Birgi’ye bir kaç kere gitme fırsatım oldu, her gittiğimde değişimi çok net adım adım gördüm. Birgi artık Ödemiş’e bağlı ve çok şirin bir mahalle. Bu yıl, yani 2014 yılında Ödemiş’in mahallesi oldu.
Birgi’nin neyi meşhur derseniz, evleri ilk akla gelen özelliği elbette. Birgi’yi, Birgi yapan taş evleri ve bu evlerin estetik görüntüleri. Birgi’yi ilk gördüğümde bu evlerin büyük bir kısmı yıkılmak üzereydi. Ancak son bir kaç yıl içinde onarılan çok sayıda ev olduğunu görmek sevindirici. Elbette bu onarımların yetersiz olduğunu hemen belirtmek istiyorum.
Birgi sit alanı olduğundan evlerin içinde tadilat yapmak için izinlerin alınması ve aslına sadık kalınması gerekiyor. Bu izinler zor alınıyor ve yapım aşaması oldukça maliyetli. Şu anda devletin yaptığı onarım sadece dış cephe onarımları. Bu evlerin yaşaması için acil bir şekilde içlerinin de onarılması gerekiyor.
Ödemiş’den, Birgi sadece 6 km mesafede. İzmir’den gelmek isterseniz karayolu ile mesafe yaklaşık 135 km. Ancak İzmir’den Birgi’ye trenle gelmek de mümkün. İzmir’den Ödemiş’e her gün karşılıklı yapılan tren sefereleri mevcut. Tren biletine 2014 yılında gidiş dönüş 12 TL ödedik. Ödemiş’den Birgi’ye ise taksi ile gitmeniz mümkün. İyi bir planlama ile Cuma akşama üstü herhangi bir şehirden uçakla gelip oradan tren yolu ile Ödemiş ve Birgi’ye ulaşabilirsiniz. Pazar günü de aynı şekilde geri dönebilirsiniz.
Birgi’nin girişinde elbette ilk ziyaret edeceğiniz mekan Çakırağa Konağı olacaktır. Konağın yapımına 1761 yılında başlanmış. Konak dedik ya elbette zengin bir tüccara ait bu yapı. Bu ağanın iki tane eşinin olduğu söyleniyor. Bunlardan biri İstanbul’lu diğeri İzmir’liymiş. Bu nedenle konakta iki tane baş oda mevcut. Bu odaların tavanlarında muhteşem kalem işçiliği bugüne kadar korunagelmiş. İzmir’li hanımın odasının tavanında bir İzmir görüntüsü, İstanbul’lu hanımın odasının tavanında ise bir İstanbul görüntüsü çizilmiş. İstabul’lu hanımın odası daha gösterişli olduğu için kendimizce İstanbul’lu hanımı daha çok sevdiği yorumunu yaptık.
Tamamı ahşap olan konak 3 katlı. İlk katında ahır, bekçi, hizmetçi, misafir bekleme odaları gibi yerler mevcut, orta kat ise kışları kullanılıyormuş burada 5 adet oda mevcut, üst kat daha havadar olduğu için yaz aylarında kullanılıyormuş. Bu katta ve orta katta eyvanlar mevcut hanımların baş odaları da en üst katta inşa edilmiş. Bir de dikkatimi çeken hanım misafirler için yapılmış olan camının dışarı değil de evyana açıldığı biraz ışıksız bir oda var. Misafir hanımlar dışarıdan görülmesin diye odanın penceresi özellikle iç kısıma yapılmış. Bu konak 1950 yılına kadar ev olarak kullanılmış ancak daha sonra varisleri tarafından Kültür Bakanlığına devredilmiş. Mutlaka ziyaret etmeniz gereken güzel bir sivil mimari örneği. Müze Pazartesi günleri hariç diğer günler 08:30 ile 17:30 saatlerinde açık yazsa dahi akşam kapanış saatleri yaz aylarında uzuyor. Müze kart geçiyor.
Ziyaret etmek isteyeceğiniz bir başka mekanda İmam Birgivi‘nin kabri olabilir. İmam Birgivi, Balıkesir’de doğmuş bir süre Birgi’de yaşamış ve burada ölmüş bir alim. Kendisi 1522 yılında doğmuş Osmanlı döneminde Semaniye Medresesinde eğitim almış ve bir süre öğretmenlik yapmış camilerde vaaz vermiş sonra dünya işlerinden elini çekmiş bir kişi. Yaşamı boyunca yirminin üzerinde sufizm konulu kitabı kaleme almış ve 52 yaşında vefat etmiş. Bugün mezarını ziyaret etmek için hayli uzaklardan çok sayıda insan geliyor.
Daha önceki ziyaretlerimizde olağan olduğu gibi mezarlığa giriliyordu ancak 2014 yılında girişte 1,5 TL ödeme almaya başlamışlar. Bu da şaşırtıcı bir uygulama, Türkiye’de hiç bir mezarlığın girişinde ödeme yapılmıyor, yapılmamalı da zaten. Yöre halkı da bu duruma tepkili. Mezarlığın girişinde ise derme çatma dükkanlarda yöreye ait el işleri ve yiyecekler satılıyor.
Birgi’ye geri dönersek burada tüm sokakları sindirerek gezmek isterseniz tam bir gün ayırmalısınız. Az da olsa yöresel kıyafetli kadınlar taş evlerin önünde oturup sohbet ediyorlar. Fotoğraf çekerken izin istediğinizde büyük çoğunluğu güler yüzle karşılık veriyor. Yerel halkın sayılarının az olmasının nedeni, oturdukları evlerin onarıma olan ihtiyacını karşılayamadıkları için satıp gitmeleri.
Genelde İzmir veya Ödemiş’den gelen varlıklı kişiler bu evleri onararak Birgi’de yaşamaya başlamışlar. Birgi’de görmeniz gereken günümüze gelebilmiş diğer mimari yapılar ise onarım görmüş olan Derviş Ağa Medresesi ve Derviş Ağa Hamamı. Her iki yapı da karşılıklı aynı yerdeler. Halk arasında birinin adı Çukur Medrese diğeri ise Çukur Hamam olarak geçiyor. Her iki yapı da moloz taştan inşa edilmiş. Medresenin tarihi 1657 ye gidiyor. Hamam ise 15. yüzyıla tarihleniyor. Her iki yapı da bugün müze olduğu için mesai saatleri içinde görmeniz mümkün.
Birgi’de konaklamak isterseniz buradaki taş evlerin bazıları butik otele çevrilmeye başlanmış. işletenlerin bir kısmı da yörenin halkı. Yemekleri kendileri yapıyorlar. Birgi’de bir gece bu evlerde konaklamak keyifli, değişik bir deneyim. Her evin mutlaka bir iç avlusu var. Bu avlularda yemekler yeniyor ve avlular bahçeye açılıyor.
Konaklamayı oda kahvaltı yaparsanız, yemek için Baba Lokantası‘nı tavsiye ediyorum, hem de şiddetle. Öyle süslü püslü bir yer değil. Ev yemekleri yapan salaş bir yer ama oldukça lezzetli ve fiyatları çok ekonomik. Yemek sonrasında biraz keyifli bir yerde kahve içeyim derseniz size iki farklı yer önerim olacak, Andaç Evi veya Papaz Deresi Çay Bahçesi. Andaç Evi eski bir konak oldukça zevkli bir hale getirilmiş ve sunumları oldukça güzel. Papaz Deresi biraz daha salaş ancak güzel bir manzarası olan hem iç mekanda hem de dış mekanda oturabileceğiniz bir yer. Çok geç olmadan Birgi’ye akın akın kalabalıklar gitmeden gidin görün derim.
Birgideki tarihi cami den hiç bahsetmemişiniz. Bence atlanacak bir tarihi yapı değil.
Haklısınız Tevfik Bey, yazacaklarım arasındaydı elbette ama atlamışım ekleme yapacağım. Hatırlatma için teşekkürler.