Uzun zamandır görmeyi hayal ettiğim La Sagrada Familia Katedrali’ni göreceğim için büyük bir heyecanla Barselona yolculuğuna başladım. Barselona’yı anlatmadan önce gezmeyi sevenler için önemli olabilecek bir bilgi vereyim. Her yıl Hrıstiyanların Paskalya kutladıkları aylarda yurt dışı turlar, özelliklede İspanya ve İtalya turları oldukça ucuz oluyor. Barcelona tur fiyatı normalde kişi başı 500€ -600€ civarında iken, Paskalya dönemi olduğu için biz yarısı kadar bir ücret ödedik.
Barselona’yı şöyle bir yukarıdan görmek istersek Montjuic Tepesine gitmek gerekiyor. Katalanca Montjuic “Yahudi Tepesi” anlamına geliyor. Bu tepeye araçla çıkabileceğiniz gibi teleferik ile de çıkabilirsiniz. Buradan neredeyse tüm Barselona’yı görmek mümkün. 2010 yılında yaklaşık 2 milyon kişinin yaşadığı Barselona bizim şehir anlaşımıza göre çokda büyük değil. Montjuic’den, liman, La Sagrada Familia ve şehrin geri kalanını seyredip inişe geçtiğinizde görmeniz gereken bir başka yer Pueblo Espanol veya İspanyol Köyü. Büyükçe bir alanda tam bir İspanyol köyü inşa edilmiş, içerisinde kiliseden, restauranta herşey var ama bu köy aslında tam da şehrin yanıbaşında Montjuic’in altında. Bu köyde İspanyol mimarisinin inceliklerini göreceksiniz. İspanya uzun yıllar Endülüs Emevilerinin yönetimi altında kaldığından mimarisinde islami ve modern öğelerin müthiş bir harmanlaması var. İspanyollar bu güzel karışımı doğru kullanarak oldukça estetik yapılar inşa etmişler. Bunun bir örneğini boğa güreşlerinin yapıldığı arenada görmek mümkün. Yapının kemerli geçişlerinde mozaikler ve üzerlerinde islam mimarisinde sıkça kullanılan bitki motifleri yer alıyor.
Montjuic Tepesinden seyrettiğim Barselona’nın en ilginç yapısı olan La Sagrada Familia’yı görme vakti geldi. Yapımına 1882’de Antonio Gaudi tarafından başlanan yapının, bitim yılı daha o zamanlarda 2026 olarak belirlenmiş. Gaudi işi kendisine verenlerin acelesi olmadığını söyleyerek bu projeye başlamış. Sanırım o günden beri ziyaretlerden elde edilen gelirle yapım parasını bir kaç kere çıkarmıştır. Çok görmek istediğim bu kilisenin içini uzayıp giden kuyruklar nedeni ile malesef göremedim. Fakat orada olup dışından bile görmek benim için müthişdi. Katedral tam bir çılgınlık ifadesi. Şu anda 8 adet kulesi olan yapı tamamlandığında bu kulelerin sayısı 18 olacak. İnce uzun kulelerin en uzunu 170 m olacak şekilde planlanmış, bu uzunluk Barselona Montjuic tepesinden sadece 1 metre kısa. Gaudi yapıyı planlarken allahın yarattığını geçmemesi gerektiğini düşünerek kule uzunluğunu 1 metre kısa tutmuş. Kulelerin ve yapının tamamında sembolik işaretler ve geometrik detaylar yer almakta. Kilisenin içine girdiğinizde uzun kulelere asansörle çıkıp kuleler arasında gezinebiliyorsunuz tabiki bu iş biraz cesaret istiyor çünkü kuleler çok yüksek ve geçişler çok dar. Katedrale girmek isterseniz 2010 yılı giriş fiyatı 11 € ve kulelere asansörle çıkmak için 2,5 €. Bina özel bir firma tarafından yapılıyor ve hiç bir devlet desteği alınmıyor. 2009 yılı inşaat bütçesi 18 milyon € olan bu yapının giderleri ziyaretçilerden ve yardım yapmak isteyen hayırseverlerden gelen para ile ödeniyor. Ancak unutmayın ziyaret etmek için sabah erkenden orada olmasınız.
Bu güzel yapının yanından ayrılmak zor geliyor ancak daha görülecek yerler var. Şehrin merkezine yani turistlerin en çok ziyaret ettiği yere Catalunya meydanına doğru uzanıyoruz. Burası her şehirde olduğu gibi herşeyin ve herkesin olduğu büyük bir meydan. Buradan aşağı doğru La Rambla caddesi uzanıyor. Cadde İstanbul’daki Beyoğlu Caddesi gibi renkli ve hareketli. Avrupa’da görmeye çok alıştığımız sokak sanatçıları burada 2 metrede bir karşımıza çıkıyor. Bütün gün sokakda onca makyajın altında heykel gibi poz verdiklerini düşünürsek para almayı kesinlikle hak ediyorlar. La Rambla caddesinin ortasında geniş bir kaldırım ve bu kaldırımın üzerinde küçük kafeler hediyelik eşya satan küçük tezgahlar ve caddenin sonuna doğru hayvan pazarını göreceksiniz. La Rambla Caddesi Christof Colomb Meydanına açılıyor. Bu meydanda Colomb’un bir heykeli var ve meydan denize yani Barcelona limanına açılıyor. Sahilde oturabileceğiniz, yürüyüş yapabileceğiniz gibi şu asrın icadı dedikleri iki tekerlekli gingerlardan kiralayıp limanı turlayabilirsiniz. Liman bölgesinde dikkatimizi kırmızı renkli bisikletler çekiyor. Bunların belli bir sistem dahilinde kiralandığını öğreniyoruz. Sistem oldukça işe yarar gözüküyor. Bu bisikletler metro çıkışlarında veya kalabalık bölgelerde duruyor, metrodan çıkan biri bu bisikletlerden herhangi birini alıyor ve gittiği bölgede bu bisikletlerin park edildiği alana bisikleti bırakarak gidiyor. Bunun için özel bir kart var, buraya aylık ödeme yapılıyor ve bisikleti alan kişi bu kartı her aldığında bir cihaza okutuyor. Böylece bisikleti kimin kaçta nereden alıp nereye bıraktığı görülüyor.
İspanya’ya gelmişken mutlaka kastanyet sesi duyup bir flamenko gösterisi izlememiz gerektiği düşünüyoruz. İspanya’ya birlikte geldiğimiz Cafe Tur bunun için bir organizasyon yapmış ancak kişi başı 60 € istiyorlar. Biz buna katılmayıp küçük bir araştırma ile kişi başı sadece 7 € olan Tarantos’a giderek yarım saat flamenko gösterisi izliyoruz. Tarantos önceden rezervasyon yapmıyor küçük bir yer açılışdan 20 dakika önce kapının önünde bekleyerek bilet alabilirsiniz. Adresi Plaça Reial No:17 Burası Catalunya meydanından La Rambla caddesine geldiğinizde 500 metre kadar sonra solda bir meydanlık alanda. Bu alanın ortasında bir havuz var ve bu havuzu sürekli olarak konup kalkan güvercinler süslüyor meydanda irili ufaklı yemek yiyebileceğiniz bir kaç kafeterya var. Meydandaki kalabalığa bakılırsa burasıda Barselona’nın gözde mekanlarından biri. Flamenco için bir başka mekan olan Palacidio Del Flamenco’yu da tavsiye ederim. Buraya giriş 25 € buna bir sangria dahil. Burası Tarantos’a oranla daha profesyonel duruyor ancak Tarantos’da mekan küçük olduğu için gösteriyi sahneye yakın seyrediyorsunuz.
Barselona’ya ençok damgasını vuran sanatçı Gaudi olmuş. Eserlerinden bazı örneklerin bulunduğu Park Güell’i görmek için sabırsızlanıyorum. Metro ile buraya ulaştığımızda gördüğüm manzaraya şaşırdım açıkcası. Oldukça dik bir yolun ortasında yürüyen merdivenler vardı. Çıktıkca çıkıyorduk nihayet parkın giriş kapısı göründü. Kapıdan içeri girdik ve kendimizi başka bir dünyada bulduk, tepemizde papağanlar uçuşuyordu her tarafdan kuş sesleri yükseliyordu. Biraz daha içerilere ilerlediğimizde kuş sesleri kalabalık nedeniyle biraz azalıyordu ancak bu kez hayranlığımız Gaudi eserleri üzerinde yoğunlaşıyordu. Park Güell başlangıçta aristokrat bir aileye ait bir bahçeymiş. 1900 ile 1914 yılları arasında Kont Güell tarafından Antoni Gaudi’ye dizayn ettirilmiş. 1923 yılından itibarende halka açık bir park haline getirilmiş. Girişde çatıları mantarı anımsatan karşılıklı inşa edilmiş 2 adet bina yer alıyor. Binaların dış kısmı düzensiz seramik parçaları ile kaplanmış. Binaların önündeki merdivenden yukarı çıkınca 86 adet kolonun bulunduğu kubbeli büyük alana geliyorsunuz. Burası fotoğraf oyunları için oldukça güzel bir mekan. Bu mekanın üstünde seyir terası yer alıyor. Terasda kıvrılarak giden ve kenarında mozaikden yapılmış oturakların bulunduğu balkon yer alıyor. Kuşkusuz bu seyir terası yılansı inşa ediliş şekli ile ünik bir eser. Buradan La Sagrada Familia ve neredeyse tüm Barselona ayaklarınızın altında. Park Unesco tarafından dünya mirası listesine alınmış. Park Güell’e otobüsle gelmek için 24-25 veya numaraya binmeniz gerekiyor, metro ile gelmek içinse L3’ü kullanabilirsiniz. Bu bilgileri yurt dışında zaman kısıtlı olduğundan sorarak vakit kaybetmemeniz için yazıyorum. Metro için bilet alırken 10 adet bileti bir kerede alırsanız daha indirimli seyahat etmiş oluyorsunuz. Eğer bu şehirde 3 gün geçirecekseniz zamandan tasarruf etmek için mutlaka metroyu tercih etmelisiniz, yani hiç düşünmeden 10 bilet alabilirsiniz. Sanırım 10 bilete 7,80 € civarında ödedik.
Şehrin içerisinde dolaşırken de Gaudi’ye ait eserler hemen dikkat çekiyor bunlardan biri Casa Batllo. Binaya uzaktan bakıldığında kafatası ve kemiklerden inşa edilmiş gibi duruyor. Kafatasları balkonlar, kemiklerde bu balkonları ayakta tutan sütunlar gibi gözüküyor. Bu bina aristokrat bir aile olan Josep Batllo ailesi için inşa edilmiş. Batllo ailesi bina yapıldığında alt katlarında yaşamış üst katları ise kiraya vermiş. Gaudi yapıda, deniz hayatından etkileşimleri gösteren renkler ve şekiller kullanmış. Binayı gezerken iç kısımda detaylara harcanan dikkati göreceksiniz. Özellikle camlar binanın en üstünden başlayarak yere kadar uzanmış böylece odaların yeterince ışık alması sağlanmış. Girişde burayı bir kaç dilde anlatan cihazlardan alarak bilgi edinebilirsiniz.
Barselona’da görülecek bir çok yer var elbette ama bir kaç günlüğüne gidince ancak bir kaç şeye biraz dokunup gelebiliyorsunuz. Yemek konusunda bir şeyler söylemem gerekirse Paella ve tapas denemenizi önereceğim. Paella aslında bir pilav çeşidi, deniz mahsüllü, sebzeli gibi seçenekleri var. Kullandıkları bazı baharatlarla bizim yaptığımız pilavdan biraz daha farklı bir tadı var. Tapas ise eskiden İspanyol’ların barlarda bardaklarının içine sinek, böcek gibi şeylerin düşmesini engellemek için bardakların üzerine kapadıkları ekmek, peynir gibi dilimlere verilen ad iken. Bugün yine küçük tabaklarda servis edilen çeşit tadımlıklar diyebilirim. Biz patetes ve yumurta karışımı olan bir tapas denedik oldukça lezzetliydi. Eğer alkol kullanıyorsanız mutlaka sangria içmeyi deneyin. İçerisinde kırmızı şarap, brandy, portakal suyu ve elma, limon gibi meyvelerin olduğu hafif içimi oldukça keyifli bir içecek. Eğer iki kişiyseniz sürahi ile almanız daha ekonomik. Restaurantları dolaşırken menü almaya özen gösterin. Paella, tapas, sangria 9 € menü fiyatları var. Dışardaki menü fiyatlarına bakmadan girerseniz 2 kişi 50€ gibi bir rakama çıkabilirsiniz. Benden bu kadar gerisini gidince siz keşfedersiniz, her zaman söylediğim gibi burada atladığım yerleri siz tamamlarsanız sizden sonra gidecek kişilerede yardımcı olmuş olursunuz.
barcelonanın tadına varmak için limanda güzel bir balık keyfi de yapılabilir
Çok güzel bir şehir asla ayrılmak istemeyeceksiniz ilk fırsatta tekrar gitmek isterim
Ne demek, rica ederim.Aslında bu şehirde en büyük sıkıntı dil bilmeyen insanlarla dolu olması.İngilizce ve Almanca bilerek gittim, neredeyse 7 bilemediniz 8 kezden fazla kullanamamışımdır.İyisi mi siz yardımcı dil kartları alın yanınıza.Ha bir de İspanyolca’dan farklı olan sözcükler var Katalanca’da, derdinizi açık anlatmaya bakın. Şehrin en hoş yanlarından biri de Pazar günleri açılan eskiciler pazarı.Çok ilginç parçalar oluyor.Limana çok yakında, Colomb Anıtı’nın karşısında kurulan pazarda klasik Katalan parçalarından günümüz eşyalarına dek geniş bir yelpaze var.
http://www.processci.com
Merhabalar,
Barcelonaya 3 kez gittim, elime de fırsat geçerse bir dakika daha düşünmez giderim.Benim de naçizane bir takım tavsiyelerim olacak.Özellikle beslenme konusuna dikkat ettiğimden güzel yerleri not aldım:) İlk yerim Santa Maria ‘nın bulunduğu sokaktaki dükkanlardan.Bu ibadethaneden çıktığınızda sağ tarafınızda kalan, ya da kapıyı karşınıza aldığınızda solunuzda olacak sokakta, sağ tarafta tek bir güzel restoran göreceksiniz.Burası bizim esnaf lokantlarına benziyor.İnanılmaz güzel paella yapıyorlar, tercihim de deniz ürünlüdür.Yengeç bacağı da ayrı bir güzel.Fiyatları da çok uygun.Kesinlikle paella burada yenmelidir, lezzeti La Rambla’daki uyduruk yerleri onlarca kez katlar.La Rambla’da ise..pehh :D Ayrıca hindi çeşitlerini de deneyebilirsiniz, tortilla …
http://www.processci.com
Öneriniz için teşekkürler. Berselonaya bir daha yolumuz düşerse tarif ettiğiniz yerde Paella yemek isterim.
larga vida a libre cataluna :)))