Burayı görmek uzun yıllardır hayalimi süslüyordu. Ancak gördüğümde hayal ettiğim kadar etkilenmediğimi söylemem gerek. Yine de Petra kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Unesco tarafından 2007 yılında dünya mirası listesine alınmış ve ayrıca Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri olarak kabul edilmiş.
Petra’yı gündüz gezmenin yanı sıra mutlaka gece de görmelisiniz. Bunun için Pazartesi, Çarşamba, Perşembe gecelerinden birinde orada olmayı deneyin. Çünkü bu gecelerde Petra’da özel gösteriler yapılıyor. Havanın açık olduğu bir gecede böyle bir gösteriye denk gelirseniz Petra’nın sizi çok etkileyeceğini söylemeliyim.
Yukarıda ay ışığının aydınlattığı bir gökyüzü ve aşağıda kanyonun içinde yanan mumlar ve kanyonun ara ara gözüken kırmızı kayaları. Dar geçitlerin içine girdiğinizde gecenin gizemi ile birlikte muhteşem bir görüntü ortaya çıkıyor. Yaklaşık 1 km kadar kanyonun içinde yürüdükten sonra önünde yüzlerce mumun yandığı meşhur El Hazne binasının önüne geliyorsunuz.
Güzel bir gösteri izleyeceğinizi düşünüyorsunuz ama maalesef müzik bir şölen değil. Oldukça amatör kişiler tarafından bir şeyler deneniyor. Belki de bize kötü bir gösteri denk geldi. Zaman zaman oldukça güzel gösteriler olduğunu duydum. Herşeye rağmen sadece mum ışıkları ve ay ışığı altında yürümek için bile Petra’ya gece girmeye değer. Yalnız Petra’ya giriş fiyatları biraz insafsızca, gece girişi kişi başı 17 USD. Gündüzleri ise 1 günlük veya 2-3 günlük biletler gibi değişik uygulamalar mevcut. Bir günlük giriş 70 USD. Ürdün vatandaşlarına veya arap olanlara giriş sadece 1,5 USD. Dedim ya bir insafsızlık var.
Petra’yı gerçekten her anlamda gezmek isterseniz bir kaç gün ayırmanız gerekiyor. Bir kaç farklı kapıdan giriş yaparak farklı bölgeleri gezebilirsiniz. Ancak en çok bilinen ve ilgi çeken yeri El Hazne binasının bulunduğu bölüm. Bu bölümü görmek için Sig tarafından giriş yapmanız gerekiyor. Tektonik hareketler sonucu oluşmuş kanyonun içindeki kayaların yüksekliği 91 metreden 182 metreye kadar çıkıyor. Girişten itibaren 1 km’lik bir kanyon yürüyüşü var, bunu yapmak istemiyorsanız ata binebilirsiniz.
Satın aldığınız biletin içine bu atın fiyatının dahil olduğu ancak at sahibine bahşiş vermeniz gerektiği söyleniyor. Bana sorarsanız pek de dahil değil. Zaten kanyonun içinde yürümek çok daha keyif verici. Gece bir başka gözüken Petra gündüz kanyon içinde yürürken kırmızı kayaların ışıkla yaptığı yansıma ile adeta kızıla boyanmış görünüyor. Kanyonun dar bölgelerinde karşınıza birden bir atlı, deve veya at arabası çıktığında kendinizi gerçekten çok eskide bir yerlerde hissediyorsunuz. Tabi içinde bulunduğunuz kanyonun vermiş olduğu gizemli hava ile çektiğiniz fotoğraflar oldukça güzel çıkıyor.
Kanyonda gezerken gördüklerinizden dolayı, Petra nasıl inşa edilmiş, kimler burada yaşamış gibi sorular beyninizde dönmeye başlıyor. Çünkü ilk karşınıza çıkan ve hazine binası olarak adlandırılan bina tek bir kaya parçasının oyulması ile oluşturulmuş. Hazine binasının içinde mezar odaları yer alıyor en üst kısmında da hazine olduğuna dair rivayetler dolaştığı için binanın üst kısmında define arayıcalrı tarafından yapılmış tahribatlar görülüyor.
Bina tek bir kayaya inşa edilirken statik kaygılar nedeni ile orta yerine bir üçgen alınlık konularak ağırlığın tek noktaya binip binayı yıkmasına karşı önlem alınmış. Bu bina ve yerleşim alanı o dönemin ticarette bir hayli ilerlemiş olan kavimi Nebatiler tarafından inşa edilmiş. Nebatiler göç etmeye alışkın bir topluluk iken Petra’ya yerleşip buradan Mezopotamya’ya baharat ve tütsü ticareti yapmışlar. Topluluk hidrolik mühendislik sistemi konusunda hayli ilerleme göstermiş. Bu sayede geliştirdikleri bazı tekniklerle önemli ticaret yollarını kontrolleri altında tutmayı başarmışlar.
Tüm bu bahsi geçen konuların Milattan Önce 4. yüzyılda gerçekleştiği göz önünde bulundurulursa Nebatilerin bir hayli gelişmiş bir toplum olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Gelişmişliklerine bir başka örnekte ticaret yaparken kervanlarının geçtikleri yerlerde sarnıçlarda su biriktirmeleri.
Daha da hayret verici olanı yaşadıkları Petra şehrinin, yakınındaki kaynak suyundan kilden yaptıkları borular ile su getirmiş olmalarıdır. Bu boruların bir kısmı günümüze kadar gelmeyi başarmış kanyonun yan kısımlarına dikkatlice bakarsanız bu boruları görmeniz mümkün. Bugün Türkiye’de hala suyun ulaşmadığı köylerin olduğunu düşününce kendimi kötü hissediyorum açıkcası.
Nebatilerin küçümsenmeyecek bir geçmişinin olması bu duyduğum kötü hissi biraz olsun hafifletiyor. Maalesef Nebatiler ile ilgili çok fazla yazılı kaynak yok; ancak güçlerinin Yemen, Suriye, Irak’ın batısından Sina Çölüne kadar uzandığı biliniyor. Son derece gelişmiş bir toplum olmalarına rağmen geride yazılı bir tarih bırakmamış olmaları ilginç.
Tarihlerini, ticaret yollarını ve kaynaklarını saklamış gözüküyorlar. Hatta Petra’yı gezerken kanyonun iç kısımlarında birden karşınıza saklanmış şehir çıkınca gerçekten bazı şeyleri gizlediklerini anlıyorsunuz. Bu saklı şehirde bugün üst üste gelmiş olan uygarlıkların eserleri yer alıyor. Nebatilerin ardından Romalılar ve sonrada Bizanslıların yaptığı eserleride Petra’da görmek mümkün.
Bugün hala Ürdün’de yaşayan ilginç bir topluluk var. İsimleri ingilizce olarak Turkomen yani Türk Adamlar diye telafuz ediliyor. Bu insanlar hala yol kenarlarında göçebe hayat yaşıyorlar ve arada bir Türkiye’ye gelerek bir şeyler alıp satıyorlar. Hiç bir araştırmacı kesin bir tanımlama yapamasa da bu kişilerin Nebatilerin devam eden soyu olduğuna dair fikirler var. Nebatilerin ve Türklerin Mezopotamya’dan göç edip daha batıya geldiği düşünülürse bu sav biraz daha inandırıcılık kazanıyor.
Turkomenler tıpkı Nebatiler gibi hiç bir resmi devlet kurallarını tanımıyorlar, çocukları okula gitmiyor ve sadece ticaret yaparak geçimlerini sağlıyorlar. Eski çağlarda tam da Nebatilerin yaşadığı gibi yaşıyorlar, elbette aralarındaki en büyük farklardan biri Nebatilerin o günün şartlarına göre ticarette çok ileri gidip çok para kazanıp kendilerine Petra gibi muhteşem bir şehir inşa etmiş olmaları.
Biz 4 bayan olarak gitmek istiyoruz. Wadi Rum’daki çadırlarda konaklamak güvenli mi?
Meltem hanım, bölge oldukça turistik elbette güvenli.
hep buraya gitmek istemişimdir
Ne kadar etkileyici bir yermiş…