Havana ya da Küba deyince akla gelen ilk şey puro, ikincisi rom herhalde. Bunlar Küba’ya gitmek bir çok insan gibi listemin en üst sıralarında yer almıyordu açıkcası. Müzik ve dansı da bunlara eklemek gerekir sanırım. Ancak ülkeyi gördükten sonra en üst sıralarda olmalıymış dedim. Elbette bu, her şey çok güzel olduğu için söylenmiş değil, ibret alınması gerektiği için görülmesi gereken bir ülke Küba.
Zamanın nasıl donduğunu bu çağda insanların nasıl bir çok şeyden habersiz bırakıldığını ve bu şekilde nasıl yaşadıklarını görmek için gidilmeli. Burada yaşadığım bir ay boyunca gördüklerime çok şaşırdım. Normal bir turistin görmeyeceği manzaralar ve hikayeler geliyor hazırsanız.
Havana’yı anlatmadan önce ülke hakkında öğrendiklerimi yazmak istiyorum. Ülke 11.000.000 nüfusa sahip. Nüfusun bir kısmı İspanyol Hristiyan bir kısmı da Afrika’dan geldiği için değişik dinlere inanan insanlardan oluşuyor. Ülkede Kübalılar diye adı geçen halkın aslı İspanyol kökenli. İspanyol’lar adaya çıktıklarında neredeyse tüm yerli halkı öldürmüşler. Bugün Baracoa şehrinde çok az sayıda yerli Kübalı’ya rastlanabiliyor.
Ülkenin o tarafına çok aşağıda olduğu için turistler kolay kolay gitmiyor. Şehrin tam da yanında Guantanamo’nun da yer alması gidişleri durduruyor bir parça. Burası ilginç bir şekilde Amerika tarafından kullanılıyor. Biz belki de adını 11 Eylül olaylarında mahkumların oraya götürülüşü ile çok duymaya başladık. Ancak bu topraklar 1903 yılında imzalanan bir anlaşma ile Amerikan askeri üssü olarak kullanılmaya başlamış. Daha sonra iki ülkenin arasının açılmasına rağmen Amerika toprakları terk etmemiş. Bugün Amerikalılar sadece askeri amaçlı ve deniz tarafından Guantanamo’ya gidip gelebiliyorlar, kara tarafından ülkeye girişleri yasak. İlginç olan can düşmanlarının içlerinde yaşıyor olması. Buraya turist olarak gelmek isteyen Amerikalılar ise devletlerinden özel izin kağıdı çıkarıyorlar ve bunun için yüklü bir ödeme yapıyorlar. Ya da belgeye para vermek istemeyenler başka bir ülkeden Küba’ya gizlice giriş yapıyor. Hatta yakın zamana kadar Küba Amerikan halkını ülkeye kabul etmiyordu ama fakirlik ağır basınca Amerika’da bu kadar zengin olunca kapıları açtılar herhalde. Kapıları herkese açmalarındaki bir başka neden de Sovyetler yıkılınca onlardan gelen desteğin ve gücün çekilmiş olması elbette.
Ülkede yaşayan Afrika kökenli insanlar var dedim yukarıda. Bu insanlar İspanyol işgali sırasında ataları Afrika’dan köle olarak getirilmiş olan neslin devamı. Kölelik kalkınca başlarına geleceklerden habersiz hepsi bu ülkede kalmışlar. Zaman içinde evlilikler dostluklar derken herkes birbiri ile karışmış. Bugün bu siyah insanlara İspanyollar Afro Cuban diye hitap ediyorlar. Bu insanlar Afrika’nın değişik ülkelerinden geldikleri için beraberlerinde getirdikleri dinler de değişik. Başlıca 4 din var en gözde olanı Santeria sonra Arara (Benin’den gelme), Reglas De Palo Monte (Kongo’dan gelme) ve son olarak da Du Secret Sociate Abacua. Bu son din sadece erkekler için. Tüm bu dinlerde hala putlara tapıyorlar.
Havana, filmlerde gördüğümüz vudu büyüsünde kullanılan bebeklerin bolca görüleceği bir yer. Bazen bu dinin mensupları bir çeşit tören yapıyorlar. Tören sırasında müzik aletleri çalarak denizde olduklarına inandıkları bir tanrıya meyveler ikram etmek üzere suya bırakıyorlar. Afro Kübalılara ait ilginç bir müze var adı da Afro Cuban Müzesi, Havana’da yolunuz düşerse buraya bir gidin ve hikayeleri dinleyin derim. Müzenin olduğu caddenin adı Hamel.
Bu dinlere ait daha çok şey görmek isterseniz Havana’dan, San Francisco Meydanı yakınından tekneler kalkıp karşı kıyıda Regla adıyla bilinen bir yere gidiyorlar. Orada yan yana oturmuş bir sürü fal bakan Afro-Cuban falcı göreceksiniz. İçlerinden bazıları ingilizce biliyor. Tekneye bindiğinizde bir kişi için sadece 50 kuruş vereceksiniz. Buna dikkat edin çünkü verdiğiniz para ne ise üstünü alamayacaksınız. Ya da uyararak üstünü istemeniz gerekecek. Karşı kıyıda sadece falcılar yok elbette. Kıyıya çıktığınızda göreceğiniz kilisenin içine mutlaka girin. Burada bir çok Afrika’lı ve bir kısım beyaz insan göreceksiniz. Bu kişiler tamamen beyaz giyinerek inandıkları din gereği ne kadar dindar olduklarını gösteriyorlar. Ellerinde büyük bebekler ile gelip kilisede dua edip ayrılıyorlar.
Para meselesi Küba’nın bir başka yüzü. Turistlerin kullandığı CUC (Convertible Peso) ve yerel halkın kullandığı CUP (Cuban Peso) denen iki farklı para birimi var. Biri diğerinin 24 katı. Elbetteki biz turistlerin kullandığı para kendi paralarından 24 kat daha fazla. Dolayısı ile tüm alışverişlerde turistler çok daha fazla para ödemiş oluyor. Bazen Küba halkı da turist Pesosu kullanmak zorunda kalıyor çünkü düzgün malların satıldığı dükkanlarda sadece CUC geçiyor. 1 CUC = 1 USD.
Doktorların, öğretmenlerin aldığı maaş sadece ve sadece 20 CUC. Bir parça peynir 4 CUC. Gerisini siz düşünün artık. Bir çok doktor mesai sonrası seyyar satıcılık yapıyor. Ancak ülkede polis ve asker en iyi maaşı alıyor. Askerler yaklaşık 130 CUC ve polisler de 110 CUC civarında maaş alıyorlar. Elbette yönetim gücün devamı için ihtiyaç duyduğu adamlarını iyi beslemeli ki ayaklanma sırasında devlet yanlısı olsunlar. Az kazanan doktor, avukat gibi meslek sahiplerini evlerinin bir veya bir kaç odasını turistlere kiraya vererek daha çok para kazanabiliyorlar. Bu evlere Casa Particular deniyor. Evler sabahları polis tarafından denetleniyor. Bunun için ev sahiplerinin tuttukları defterler var. Evde kaç kişi kalıyor ise bu sayı buraya yazılıyor. Kontrolörler her şey doğru mu diye her sabah aksatmadan gelip bakıyor ve buna göre vergi alınıyor.
Küba vatandaşlarının ülke dışına çıkma izinleri yok. Zaten olsa da kıpırdayacak paraları yok. Ülkeden tek çıkış yolu var o da bir yabancı ile evlilik. Küba’da duyduğumuza göre bu konuda Amerikan ve Türk erkekleri rekor kırmışlar. Küba’da Türkleri sevme nedenlerinden biri bu olabilir mi acaba. Bir çok evdeki en iyi eşya sallanan koltuklar ve küçük ekran bir TV. Libya ve Suriye’de olup biten Arap Baharı denen olaylardan neredeyse haberleri yok. Devlet neyi öğrenmemizi isterse biz onu öğreniyoruz diyorlar. İnternet bu çağda ilkel kabilelerde yok diye düşünürüz artık ama Küba’da yok. Sadece otellerde var onun da saatliği 6 USD. Ancak öyle girip her yere bakamıyorsunuz bir çok sayfaya erişim izni yok. Tabi internet de oldukça yavaş.
Artık Havana’dan bahsedebilirim. Öncelikle binaların oldukça etkileyici olduğunu bilmelisiniz. Neredeyse hepsi sütunlu ve kırmızı, mavi gibi sıcak renklerde boyanmışlar. Yüksek sütunlar güzel renkleri ile binalara bir başkalık katıyor bu kesin. Binaları çirkinleştiren şey ise bakımsız olmaları. Bir çoğunun boyası dökülmüş, iç kısımları yıkık dökük görünüyor. Ortak özellik ise içlerinde mutlaka bir sallanan sandalye olması. Bu sandalye köle olarak bu ülkeye getirilen Afrikalılar’ın beraberinde getirdiği bir kültür.
Havana’yı dolaşmaya Malecon sahilinden başlayabilirsiniz. Buradan Plaza De Cathedral, Plaza Armas, Plaza San Francisco’ya ulaşabilirisiniz. Yol kenarlarında tüm bu meydanların tabelasını göreceksiniz. Sanırım bir tek Katedral Meydanı tabelası yok. Burası da en meşhur meydan olduğu için San Cristobal Katedralini kime sorsanız size gösterir. Meydanda göreceğiniz bu görkemli yapı barok tarzda inşa edilmiş ve çan kuleleri asimetrik. Kulenin biri genişken diğerinin dar inşa edilmiş olduğunu fark edeceksiniz. Bu meydanda para vererek fotoğraflarını çekeceğiniz bir sürü yerel kıyafetli insan göreceksiniz.
Bir çoğunun yüzünü bir çok fotoğrafda görmüş olmalısınız zaten. Bu kişilerin fotoğrafını çekmek için 1 CUC yani 1 USD ödemeniz gerekiyor. Modeller meydana gelen herkesi göz hapsine alıyorlar. Kimsenin gizli çekim yapmasına izin vermemeye çalışıyorlar. Hatta bazen çekenlerin yanına gidip fotoğrafları sildiriyorlar bile. Bu kişiler devlet adına çalışan kayıt altına alınmış modeller. Elbiselerinin altında devlete kayıtlı olduklarını gösteren yaka kartları var.
Katedral meydanını geride bırakıp Plaza Armas’a gelirsek burada her gün küçük bir bit pazarı kuruluyor, hafta sonra ise bu pazar büyüyor. İkinci el bir çok ürün bulabileceğiniz bir meydan en çok da kitap bulabilirsin. Bu meydanda da az sayıda fotoğrafını çekebileceğiniz yerel giysili bayanlar var. Armas meydanı karşısında şehirdeki kalelerden bir tanesi olan Real Fuerza’yı göreceksiniz. Kale bugün müze olarak hizmet veriyor gezmeniz mümkün, bir kısmının suyun içinde olduğunu göreceksiniz. Kale korsan saldırılarından korunmak amaçlı yapılmış. Yapımında kullanılan taşlar çok eski oldukları için 1982 yılında UNESCO dünya mirası listesine alınmış bir yapı. Kalenin hemen karşısında Arkeoloji Müzesi yer alıyor. Müzeye giriş ücretsiz. Vaktiniz varsa gezmenizi tavsiye ederim. Meydanlara açılan yollarda bir çok hediyelik eşya satan dükkan göreceksiniz buralardan alışveriş yaparken mutlaka pazarlık edin.
Şehrin en sonundaki meydan Plaza San Francisco. Bu meydan tam limanın yanında olduğu için eskiden oldukça hareketli bir ticaret meydanıymış. Küba’ya yerleşen İspanyol göçmenlerin gemiden indiklerinde ilk çıktıkları yer hep bu meydan olmuş. Meydana adını veren kilise 16 cı yüzyıla tarihlenen oldukça güzel bir barok örnek. Kilise bugün müze olarak faliyet veriyor zaman zaman burada konserler de düzenleniyor. Bu meydanda da fotoğraflarını çekebileceğiniz yerel giysili bayanlar var. Elbette diğerleri gibi onlarda 1 CUC istiyor.
San Francisco meydanına çok yakın ilginç bir bina var. Bunu mutlaka görmelisiniz. Plaza Vieja’nın köşesinde sarı bir bina adı Camera Oscura. Binanın alt katından asansöre binip yukarı çıkıyorsunuz müthiş bir şehir manzarası sizi karşılıyor. Dört bir yanda dolaşıp doyasıya şehrin fotoğraflarını çekebilirsiniz. Ama bu kadarla kalmıyor az sonra sizi gösteri için bir salona alıyorlar. Bu binanın üzerinde 360 derece dönen bir mercek var ve bu mercek neredeyse tüm Havana’yı canlı olarak gözünüzün önüne seriyor. Merceğin görüntüsü fiber bir yuvarlak çanak içine düşüyor. Burada hareket halindeki arabaları, dalgalanan Küba bayrağıyı, çamaşır asan kadınları her şeyi görüyorsunuz. Buraya giriş 2 CUC yada 2 USD.
Hala görmediyseniz Capitolio binasını görmenin artık vakti geldi. Gerçi bu yapı kocaman kubbesi ile şehrin bir çok yerinden görülüyor. İlk inşa edilme nedeni bakanlık binası olarak kullanılmak üzere olmuş. Küba devrimine kadar da bu amaçla kullanılmış. 1959’dan sonra bakanlık binası olmaktan çıkmış. Bugün Küba Bilim Akademisi olarak kullanılıyor. Şehre verdiği güzel hava tartışılmaz, hele de önünde duran bir sürü klasik araba ile daha da bir güzel görünüyor. Bu arada eski arabalarla şehir turu yapmak isterseniz Capitolio’nun önünde her daim bir kaç tane mevcut. Bir saat için 35-40 CUC’dan başlayıp en son 20 CUC’a kadar indiklerini gördüm. Yani yine pazarlık yapmanız şart. Artık kaça şehir turu atacağınız sizin pazarlık gücünüze kalmış.
Capitolio binasının hemen arkasında çok güzel bir sigara fabrikası var. Normalde bu fabrikanın içini gezebiliyorsunuz ancak biz gittiğimizde bir süreliğine kapalıydı. Bir ay boyunca da açılmadı. Bu fabrikanın satış mağazasından puro, sigara ve kahve alabilirsiniz. En iyi puro markası Cohiba sonra onu Montecristo ve Romeo ve Juliet izliyor. Faturalı alışveriş yaptığınızda yüksek miktarda örneğin 1500 dolarlık puroyu Küba’dan çıkarabiliyorsunuz. Bu fabrika mağazasından Rom’da alabilirsiniz. Elbette en iyisi Havana Club. Yıllanmışlıklarına göre fiyatları değişiyor.
Capitolio’nun arka kısımlarında ise Çin Mahallesi başlıyor. Burada biraz dolaşıp bir şeyler yemek isterseniz bir sürü Çin yemeği yiyebileceğiniz yer bulabilirsiniz. Ancak çok hijyen gözükmediklerini söylemeliyim. Havana’nın sahilinden biraz iç kesimlere Devrim Meydanı’na gitmeli artık. Buraya eski taksilerle veya daha ucuz olan Coco Taksi denilen motosiklet taksilerle gidebilirsiniz. Bu arada yeri gelmişken yazayım. Küba’da binebileceğiniz bir kaç tür taksi var ilki, eski amerikan arabaları veya daha ucuz olan motorsiklet taksiler ki bunlara Coco Taxi deniyor. Bir başka alternatif de insan gücüyle işleyen bici taksi dedikleri bisikletli taksiler var. Unutmayın hangisine binerseniz binin pazarlık etmeli ve fiyatı iyi konuşmalısınız. Yolun sonunda bazen fiyat değişiyor.
Devrim Meydanı’na gitmek için bunlardan birini seçip gidebilirsiniz. Meydan dünyanın 31. büyük meydanı olarak gözüküyor. Gerçekten gittiğinizde oldukça büyük bir alanla karşılaşıyorsunuz. Bu meydan da genelde hükümet binaları ve Fidel Castro’nun ofisi yer alıyor. Her yerde gördüğümüz o ünlü Che fotoğrafı da belediye binasının üzerinde yer alıyor. Fotoğraf çekerken güvenlik güçleri bazen müdahale edebiliyorlar. Sanırım meydanın stratejik önemi olmasından kaynaklanan bir durum.
Havana ucuz olmasından dolayı turizmin yanı sıra birde sağlık sektöründe insanları buraya çekmekte. Göz ameliyatları, Parkinson veya ortopedik bir çok hastalık için Avrupa ve Amerika’dan bir çok kişi buraya tedaviye geliyor. Bu da son 20 yılda oluşan bir durum. Küba turizme kapalıyken aynı zamanda her şeye de kapalıydı. 1990 yılların başında sanırım 1992 yılında resmi olarak turizme açıldı. Bugün en büyük gelir kaynağı turizm. Ancak Fidel bindiği dalı kendi elleri ile kesiyor gibi. Halka hiç bir şey göstermeyen hükümete bağlı medya yaratmış olan Fidel Castro halkın turistlerden dış dünyaya ait bir çok bilgi almasına engel olamıyor. Bu da değişim çanlarını çaldırıyor. Eskiden ülkeye giren turistlerin koluna sarı bir bant takılır ve kolunda bu bant takılı olan turistlere halk yaklaşamazmış. Şimdi bu bant yok, herkes kaynaşıp konuşabiliyor.
Değişim gerçekleşmeden önce mutlaka gidilip görülmesi gereken bir ülke. Çekilen her fotoğraf kısa bir süre sonra tarihi değer taşır hale gelebilir.
Havana’dan ne alınır?
Buraya kadar geldiniz, geri dönerken yanınıza alıp dönebileceğiniz şeyler en yukarıda yazdığım rom ve puro olacaktır. Puro alırken mutlaka fabrika satış mağazasından alışveriş yapın. Capitolio’nun arkasında bulunan fabrika satış mağazasını tercih edebilirsiniz. Burada kredi kartı da kullanabiliyorsunuz. Malum yüklü miktarda kaliteli puro yüklü miktarda para tutacaktır. Rom için ise herhangi bir yerden alışveriş yapabilirsiniz.
Küba’da Son Dönem Değişiklikleri :
Daha önceden yukarıda yazdığımız Küba vatandaşlarının yurt dışına çıkış yasakları kaldırıldı. Bir takım istenenleri yerine getirebilen Küba vatandaşları yurt dışına gezmek amaçlı çıkabiliyorlar. Küba’da internet bir kaç sene öncesine kadar yoktu. Ancak şimdi parklarda çok yavaşta olsa ücretsiz internet var. Küba’dan ayrılırken herkesten 25 usd çıkış vergisi alınıyordu bu vergide artık oraya yaptığınız seyahatte uçak biletinize eklenmiş durumda.
Küba ile ilgili Hakkı Ceylan‘ın farklı bakış açısıyla yazılmış gözlemlerini okumak isterseniz:
2011 > Küba’da fotoğraf peşinde 22 gün ve bazı gerçekler
2014 > Küba hızla değişiyor, en son neler oldu?
Özellikle fotolarınıza bayıldım. Kübadan yeni dönmüş bir olarak ben de gezi yazılarımı paylaştım, ancak fotoğraflar konusunda gerinizde kaldım:)
Teşekkürler Necmi Bey,
eşim ve ben gezgin olduğumuz kadar yıllardır fotoğraf da çekiyoruz.
merhaba,
bende bu hafta gideceğim , ama size hediyelik eşya magnet vss fiyatlarını sormak istiyorum.
Ayla Hanım,
fiyatlar çok pahalı değil ama son iki yıldır biraz yüksek fiyat söylemeye başladılar. Pazarlık yaparsanız fiyatı aşağı çekeceklerdir. Magnetler 1 usd civarından başlıyor yukarı doğru gidiyor. Alabileceğiniz hediyelikler ahşap duvar süsleri veya heykeller, puro, rom, el işi örtüler olacaktır.
Canlı ve sürükleyici anlatımınız için teşekkürler.Gerçekten alıp götürüyorsunuz.Geçen yıl ABD’nin çakma kübası dedikleri Key West’e kadar gittim ama Küba’ya çok istediğim halde kısmet olmadı. Umarım en kısa sürede giderim.
Paylasım için teşekkürler :)
Merhaba,ben 11 yaşında bir çocuğum.Bloğunuzu çok beğendim,Küba da çok güzel görünüyor,siz de benim hobi yaşamımı anlattığım kişisel bloğuma bakabilirsiniz; Adres- http://yasamhobileri.blogcu.com