Günlerdir yağan yağmur nedeniyle kafamızı dışarı çıkaramadık. Hafta sonu yağmurun dineceğini duyunca hemen şehir dışına çıkmak üzere hazırlandık harita üzerinde gidilecek yerlere bakıp Ayvalık’ ta karar kıldık.
Istanbul’ dan önce Yalova oradan da Balıkesir – Ayvalık’a ulaşmamız yaklaşık 6 saat sürdü. Gitmeden önce otel için internetten yer araştırması yapmıştım. Deniz mevsimi olmadığı için Sarımsaklı Plajı’nda Acem Otelin geceliği sadece 30 TL idi. Ayvalık’da ki otellere ayvalik.web.tr adresinden ulaşabilirsiniz; fakat Ayvalık’a ulaştığımızda merkezdeki Ayvalık Palas Oteli’nde kalmaya karar verdik. Sezon dışı olduğu için burada da kişi başı 40 TL ye konakladık. Otel 3 yıldızlı tam deniz kenarında temiz bir yer ve yıldızına göre konforu da oldukça iyi.
Daha önce sadece denize girmek veya dalmak için gittiğim Ayvalık’a bu sefer daha farklı gözle bakmak üzere gelmiştim. Öncelikle eski evleri görmek içn dar sokaklara girdik ve evleri fotoğraflamaya başladık. Bu görüntüyü her zaman çok sevmişimdir yan yana küçük evler, kapılarında, pencerelerinde zarif süsleme detayları ve bina dışlarındaki renkli boyalar. İnsanı hemen alıp eski günlere götürüyor, hepimizin tek katlı evlerde yaşadığı komşularımızı tanıdığımız günler. Dikkatimizi çeken başka bir şey denizin sabahları ayna gibi tüm güzellikleri birebir yansıtmasıydı. Sabah erken saatte deniz kenarına inip hem seyretmenizi hemde fotoğraf çekmenizi öneririm. Daha önce bu kadar güzel bir yansıma görmedim diyebilirim.
Ayvalık’ın içinde en çok görülmesi gereken iki eski mahalle var, bunları sakın görmeden geçmeyin. Bunlardan biri Maceron Mahallesi diğeri ise Palabahçe. Her ikiside geleneksel yapısını korumuş durumda olan mahalleler. Eskiden olduğu gibi içlerinde terzileri, manavları, berberleri ve çok güzel kahvehaneleri yer alıyor. Elbette fotoğraf çekmek için adeta plato gibiler.
Ayvalık sokaklarından Cunda adasına yada diğer adıyla Alibey adasına geçtik. Bu adayı karaya bağlayan köprünün girişinde Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü yazıyor. Alibey Adası adını Cumhuriyetin kuruluş yıllarında düşmana karşı ilk direnişi başlatan Ali Bey’den almış. Cumartesi günleri Alibey adasında pazar kuruluyor. Pazarcılar ve pazar oldukça renkli görüntülere sahip. Fotoğraf makinaları ile bizi gördüklerinde önce gazeteci olduğumuzu düşündüler, genelde böyle karşılanınca ters tepki alıyoruz; ancak burada oldukça iyi tepkiler aldık ve bütün pazarcılar hoşgörülü bir şekilde bize poz verdiler. Tabi bu fotoğrafları çekerken evin pazar ihtiyaçlarını da görmek zorunda kaldığımızı da itiraf edeyim.
Adanın üst kısmında bulunan Taksiyarhis Kilisesi’ni ziyaret etmek istedik; ancak yıkılma tehlikesi olduğu için giriş maalesef kapatılmıştı. Neyseki birkaç yıl önce içini görmüştüm.
Kiliseden umudumuzu kesince iskeleye inmeye karar verdik. Eski Taş Kahve içine vuran akşam güneşiyle fotoğraf çekmek için oldukça cazip duruyordu. Kış olmasına rağmen kahvede, yöre halkı ile sohbet edip denizin güzel görüntüsünün ve güneşin tadını çıkarttık biraz. Tatil yörelerine deniz mevsimi dışında gidildiğinde yerel halkı bir arada görmek mümkün oluyor. Buradan ayrılmadan önce akşam güneşin batışını seyretmek için Şeytan Sofrası’ na çıkıp o kızıllığı ve küçük adacıklarıda görmek gerek. Akşam yemeği için birçok seçenek var ama Ayvalık’ a gelmişken size mutlaka Ayvalık tostu yemenizi tavsiye ederim. Bunun için özel bir adrese gerek yok, heryerde güzel yapılıyor.
Ayvalık’da ki ikinci günümüzde Mutluköy diye bir köye gitmek üzere yola çıktık. Yolda giderken o gün Mutluköy yakınlarında deve güreşlerinin yapıldığını öğrendik. Güreş için Türkiye’nin bir çok ilinden gelen develer, süslenmiş, üzerlerine bayraklar asılmış şekilde yavaş yavaş güreş alanına doğru geliyorlardı. Neredeyse hepsinin ağzı beyaz köpükler içindeydi.
Güreşlerin neden bu mevsimde yapıldığını sorduğumuzda ilginç bir cevap aldık. Kış aylarında develer kızgın olduğu için bu güreşler kışın yapılırmış ve ağızlarının beyaz köpüklü olma nedenide kızgın olmalarından dolayı imiş. Güreş için sırasının gelmesini bekleyen develere otur kalk emirleri verilerek daha da kızması sağlanıyormuş. Her yıl Kasım aylarında başlayan bu güreşler her hafta başka bir yerde olmak üzere Mart ayına kadar devam ediyormuş. Güreşleri takip edip fotoğraflamak için birde site ismi öğrendik www.deveciler.com Bu sitede bir sezonluk program mevcut. Seyretmek, fotoğraflamak ve orada bulunmak ilginizi çekebilir.
slm ben ayvalıktan gokhan evcil sizleri ve yabancı urukulun vatandaşlarımızı gormekten onur duyarım
verdıgınız bılgıler için tesekkurler.
Suat bey,
umarım bilgiler işinize yaramıştır.
sebze meyve satıyordum yanıma gelıp gecmıstınız:)
Selamlar ben Ayvalık’tan Mervan sizi bu güzel ufak ve şirin beldemızde görmek çok güzel, sızı tekrar bekleriz..
Bu arada benim cunda adası pazarında fotoğrafımı çekmiştiniz fakat sitenizde rastlayamadım…
Merhaba Mervan bey,
malesef sayfaya tüm fotoğrafları koyacak kadar yerim yok, ancak bana pazarda ne sattığınızı yazarsanız fotoğrafınızı size mail ile yollarım.Bizde daha sıcak bir günde tekrar Cunda’ya gelmek isteriz.