Bir çok kereler adını duyduğumuz ama yolumuzun bir türlü düşmediği bir yerdir Trilye. Trilye’nin diğer bir adı ise Zeytinbağı. Giderken tabelalarda Trilye yerine Zeytinbağı yazdığını göreceksiniz. Trilye antik isim iken günümüzde yerleşim yerine Zeytinbağı adı verilmiş. Bu şirin yerleşim yerini ziyaret ederken aynı gün Gölyazı‘nı da ziyaret edebilirsiniz. İki yerleşimin arası sadece 40 km.
Trilye’ye nasıl gidilir?
Trilye’ye gitmek icin Gölyazı’dan Balıkesir yönüne dönmeniz gerekiyor. Yaklaşık 5 km gittikten sonra Zeytinbağı, Mudanya tabelasından içeri girip 30 km sonra buraya ulaşabilirsiniz. İstanbul’dan Trilye’ye gitmek isterseniz öncelikle tabelalarda Zeytinbağı yazısını aramanız gerektiğini bildireyim. Arabasız gitmek isterseniz Yenikapı’dan deniz otobüsü ile Mudanya’ya gelebilirsiniz. Oradan Trilye’ye minibüsler kalkıyor. Yol yaklaşık 15-20 dakika sürüyor. Arabanız ile karadan ulaşmak isterseniz. Gemliği 3 km geçtikten sonra Engürücük Sapağı’ndan içeri girip, Mudanya ve sonrasında Trilye’ye ulaşabilirsiniz.
Trilye Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı bir belde. Trilye’ye adının verilmesi ile ilgili değişik efsaneler var. Bunlardan biri 4. yüzyıla dayanır. O dönemde toplanan ilk İznik Konsülü veya o günkü adı ile Nicea Konsülü üç papaz ile fikirsel ayrılığa düşer. Bu papazlar afaroz edilerek Trilye’ye sürülür. Tri üç anlamı taşır İlya ise papaz demektir. Rivayete göre burası bu nedenle Trilye olarak adlandırılmıştır.
Başka bir diğer rivayet ise bir dönem bu bölgedeki 3 köyün sıkça korsanlar tarafından rahatsız edilmesinden dolayı güçlerini birleştirip birlikte yaşamaya karar vermelerinden geldiği. Maalesef bazen tarihe ait çok fazla yazılı kaynak olmayınca bunlar ağızdan ağıza söylenerek ancak bize kadar gelebiliyor. Ya da dönemin tarih yazarları kendilerince farklı yorumlarda bulunuyorlar. Bugün elimizde olan hikayeler kısaca bunlar.
Girişte sağlı sollu eski mahalleleri ve karma mimariden oluşan evleri göreceksiniz. Buradaki evlerin bazıları ahşap bazıları kerpiç ve her zaman ki gibi arada yeni yapılmış beton binalar birbirinin içine geçmiş halde. Karma mimari dedim çünkü evlerin bir kısmı Bizans döneminden bir kısmı da Osmanlı döneminden kalma. Eski evlerde oturanlarla biraz sohbet ediyoruz ve evlerin çoğunun Rumlar’dan kalma olduğunu öğreniyoruz. Bir tanesi dönemin papazına ait büyük ahşap bir ev ancak evin üst katı neredeyse yok olmak üzere. Oturanların maddi gücü olmadığı için tarih eriyip gidiyor.
Trilye’deki oldukça büyük ruhban okulu binası, yani “Taş Mektep” asli görevi bitince bir süre yetimhane ve bir sürede okul olarak kullanılmış. Başlangıçta 1900 lü yıllarda manastır olarak inşa edilmiş. Ancak bugün, Neo Klasik tarzda inşa edilmiş olan bu güzelim yapı kaderine terk edilmiş durumda. Beton merdivenleri bile çökmüş. Bu binayı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Sanırım otel yapılması konusunda bir proje var. Bu ne zaman olur bilinmez. Şu anda bina Uludağ Üniversitesi’ne ait.
Trilye’nin içine girdiğiniz andan itibaren kendinizi sıcak bir atmosfer içinde bulacaksınız. Bu atmosferin bir kısmını yaratan az katlı ve birbiri içine geçmiş mimari görüntü, evlerin boylarının çok canlı renkler olması, ancak en büyük kısmını insanların güler yüzü oluşturuyor. Kapı önlerinde oturan hemen hemen herkesle sohbet edebilirsiniz hatta çay içiyorlarsa sizi de davet edeceklerdir. Trilye’nin bir de sahil kesimi var. Burası sanki yeni yüz gibi geliyor bana. Çünkü eski evlerin arasından çıkıp geldiğinizde burada yeni görünüşlü bir çok lokanta ve kafe görüyorsunuz. Sahilde demirlemiş tekneler ve yürüyüş yolu ile bu kısımda daha ayrı bir hava var. Sahil kesiminde hem oturup çay içebileceğiniz hemde balık yiyebileceğiniz yerler bulacaksınız.
Burada herkesin neredeyse bir zeytinliği var, elbetteki babadan kalma. Trilye, Zeytinbağı dedik ya, burada en çok bulacağınız şey ev yapımı zeytinyağı ve taze zeytin. Meydandaki köy pazarından veya Trilye’nin icindeki küçük mağazalardan zeytinyağı ve zeytin alabilirsiniz. Ürünlerin tamamı butik tarzda ve geleneksel olarak elde edilmiş zeytinyağlarından ve sabunlardan oluşuyor. Elbette bizim gibi şehirde yetişip herşeyin defalarca rafine edilmişini yiyen zavallılar için bazen bu tatlar ağır gelebiliyor. Yine de denemelisiniz.
Ben aldım yemeklerde ayrı koku oluyor ve yerken ayrı bir lezzet alıyoruz. Bu tada alışırsanız ve artık başka yağ yiyemezseniz kargo ile size yeniden yağ gönderiyorlar bu konuda endişe etmeyin. Trilye halkının neredeyse %90’ı zeytincilik ile geçiniyor. Tabi bir de balıkçılık var. Zeytin kadar yer tutmasa da sahilde demirli bir çok balıkçı teknesi var. Elbette bu balıkları sahildeki balık lokantalarında tadabilirsiniz.
Trilye’de eski yıllarda şarapçılık, bağcılık ve ipekçilik de yapılırmış; ancak bunlar bugün atıl kalmış ve geçim kaynağı olmaktan çıkmışlar. Trilye’ye hafta sonu gelip biraz kaçamak yapmak isterseniz kalabileceğiniz sevimli yerler var. Tam sahilde, deniz manzaralı bir yerde, motelde kalmak isterseniz Çınar Motel’i tavsiye edebilirim. Kendilerine ait lokantaları da olan sevimli ve temiz bir mekan.
Çok eski kiliseden döndürülmüş beşyüz yıllık mükemmel bir Camii var,vakit ve kaza namazı kıldım mükemmel ötesi bir tarih ve ben çok şanslıyım öyle bir camide namaz kıldığım için,Harika bir belde balık,zeytinyağı,zeytin,sabun Harika muhakkak gezilmesi gereken biryer,üç farklı kültür…
İsmail Bey biz gideli çok oldu; ama dokusunu halen kaybetmemiş olması çok güzel umarım hep o şekilde kalır, selamlar.
Evet çok harika bir yer mistik.yağlar güzel kargo da ben olunca alırsirsaniz göndeririz 😊
trilye huzuru arayan insanları kendine çeker.
Merhaba
Zeytin nereden alabilirim?
Trilye’de kendi zeytinini satan bir çok küçük dükkan var. Bu dükkanların birinden alabilirsiniz.
elinize sağlık çok güzel yazmışsınız:)