Malta çok küçük bir takım adalar ülkesi olduğu için Malta Gezi Rehberi başlığıyla tüm ülkeyi yazmak istedim. Ülke sadece 3 büyük ve 2 küçük adadan oluşuyor. Malta’ya giderseniz yolculuk süreleri açısından en rahat tatilinizi yapıp gelirsiniz. Çünkü en büyük ada olan Malta bile kuş uçuşu bir baştan bir başa yaklaşık 36 km. Gün içinde uzun yollar gitmeden adanın farklı yerlerine gidip gelebilirsiniz.
Malta oldukça düz bir ülke burada hiç dağ yok en yüksek yeri yaklaşık 258 metre. Dağ olmayınca akıp gelen bir akarsuları da yok. Orman için ise çok küçük iki bölgede yer alan ağaç topluluğu olduğunu söylemeliyim. 2015 yılındaki tahmini nüfusu 450.000 civarında olan küçük bir ülke. Malta Havalimanına indikten sonra oteliniz nerede olursa olsun özel servis otobüsü ile kişi başı 5 euroya transfer sağlayabiliyorsunuz.
Malta Tarihi
Bu bilgiyi bir çok yerde bulabilirsiniz. Ben sadece bizi ilgilendiren kısmı özetleyeceğim. Osmanlı İmparatorluğu 1522 yılında Rodos’u alarak orada yaşayan hepimizin bildiği meşhur Rodos Şövalyelerini adadan atar. Rodos’tan sürülen şövalyeler Malta’ya yerleşirler. Kanuni Sultan Süleyman 1565 yılında Malta’nın Avrupa ile bir köprü olacağını düşündüğü için adayı kuşatır.
4 ay süren kuşatmada Sicilya’dan yardım alan şövalyeler Osmanlı’yı yenerler. Osmanlı geri çekilir ama Saint John Şövalyeleri bu güçlü imparatorluğun tekrar geleceği endişesi ile yeni bir şehir inşa eder. Bu şehir bugün başkent olan Valletta şehridir. İsmini Aziz John (Saint John) şövalyelerinin en ünlüsü olan Jean Parisot De La Vallette’dan almıştır. Malta çok kereler işgal edilmiş ve hegemonya altında yaşamış bir ülke, hatta ülkede İngiltere’nin izleri hala duruyor. Bu nedenle Osmanlı’ya karşı kazandıkları bu zaferle övünenler mevcut.
Malta’da Gezilecek Yerler
Valletta
Malta’da görülecek yerler listesinin en başında başkent Valletta olmalı. Bu şehir Aziz John şövalyeleri tarafından Osmanlı’nın saldırılarından korunmak üzere çok yüksek surlarla çevrili olarak inşaa edilmiş bir kale içi yerleşim. Tüm yapılar halen Malta’da çıkarılmakta olan sarı renkli kalker taşından yapılmış ve Arap etkisi ile evlerin neredeyse tamamı cumbalı. Bu cumbaların ahşaptan yapılmış olması yapılara müthiş bir görsellik ve estetik katıyor. Her evin cumbası farklı bir renge boyanmış. Yanyana sıralanan bu evlerin cumbaları çok ama çok estetik duruyor. Şehir enlemesine 500 metre ve uzunlamasına da 1,5 km olduğu için yarım günde neredeyse tamamını görebilirsiniz.
Manoel Tiyatro salonu mutlaka görmeniz yerlerden biri. Elbette çok küçük bir salon; ancak halen işleyen Avrupa’nın en eski tiyatrolarından biri. 1731 yılında yapımına başlanmış ve 10 ay gibi kısa bir sürede bitirilmiş. İsmini yapıyı inşa ettiren şövalye Antonia Manoel de Vilhena’dan almış. İçeriye girdiğinizde gerçekten sizi geçmişe götürüyor, kendinizi sanki bir film setinde gibi hissediyorsunuz. Küçük balkonları ve buradaki mobilyaları ile burası hala geçmişi yaşatan çok güzel bir salon. Balkon kenarlarındaki ve tavandaki işlemeler dikkat çekici. İçeri giriş 5 euro, Pazar hariç diğer günler açık; ancak Cumartesi günleri öğlen kapanıyor.
Saint John (Aziz John) Katedrali atlamamanız gereken bir başka yer. Yapımına 1573’de başlanan ve 5 yıl süren katedral bence tam bir mimari şaheser. Barok tarzdaki yapının kolonlarının her biri ayrı bir motifle bezenmiş ve altın sarısına boyanmış. Bu motifler taşlar işlenerek yapılmış. Katedral girişinde duvarlar zarar görmesin diye sırt çantanız varsa öne çevirmenizi istiyorlar ki bence de çok haklılar, bunu içeri girince anladım. Ayasofya’dan sonra bugüne kadar gördüğüm en etkileyici yapılardan biri diyebilirim. Mutlaka daha etkileyicileri vardır, diğerini görene kadar şimdilik bu var elimde. Girişte 6 euro ödüyorsunuz; ama bu paraya kesinlikle değer.
Valetta’da savaş müzesi gezmek isteyeceğiniz bir başka yer olabilir. Ben tercih etmedim. Arkeoloji müzesi tarih severler için tercih edilebilir. Kilise mimarisini görmek için içine girebileceğiniz başka bir kaç kilise daha var, çoğuna ücretsiz girebilirsiniz. Ancak bana sorarsanız yapacağınız en güzel şey dar sokaklarında yürüyebildiğiniz kadar yürümeniz olur.
Üç Şehir (Three Cities)
Üç şehir yan yana inşa edilmiş birinden diğerine rahatça geçebildiğiniz Vittoriosa, Senglea ve Cospicua şehirleri. Bu şehirlerin hepsi çift isme sahip ancak içlerinden Vittoriosa yani diğer adı ile Birgu eski başkent olması ile ayrı bir öneme sahip. Bu şehirlerde yaşam Fenikeliler zamanında başlamış. Yani Valletta’ya göre mimarileri bir hayli eskiye gidiyor. Fakat bu şehirler II. Dünya Savaşında ağır bombalanmışlar ve 1950 – 1960 larda neredeyse yeniden inşa edilmişler. Birgu oldukça küçük bir şehir yaklaşık 800 metre uzunluğunda ve 400 metre genişliğinde dar sokaklardan oluşuyor. Senglea’da ise sokaklar ızgara şeklinde ve elbette gezeceğiniz alan oldukça küçük.
Bu şehirlerde yapılacak en güzel gezinti kıyıdan gondollara binerek üç şehri denizden görüp fotoğraflamak, sonra da şehirlerin içlerinde yürümek. Bu şehirlerde de neredeyse tüm Malta’da görülen o muhteşem mimariyi, renkli kapıları ve ahşap cumbaları göreceksiniz. Şehirlerin dışındaki kulelerin üzerlerinde görüyorum, duyuyorum gibi anlamları ifade etmek için göz, kulak ve burun figürleri yer alıyor. Denizden bunları çok daha rahat görebilirsiniz. Bir gondol 30 €, yarım saat gezdiriyor ve 6 kişi binebiliyorsunuz.
Mdina
Mdina, Ortaçağ’dan kalma gerçekten çok güzel bir şehir. Sessiz Şehir olarak da anılıyor. Sokakları genelde boş; çünkü yaşayan insan sayısı sadece 400. Sadece 400 kişi yaşıyor diyorum; ama şehir zaten çok küçük bir kale içi yerleşim. Bizim gibi fotoğrafçı değilseniz yaklaşık 2 saatte sokaklarına girip çıkıp bitirirsiniz. En çok görmenizi tavsiye edeceğim yapılardan biri Mdina Saint Paul Katedrali. Küçük bir meydanda ve aynı Havana’da ki meydan katedraline benziyor. İçeri giriş 5 euro, biz gittiğimizde kapalıydı. Pazartesi, Cuma arası sabah 09:30 ile 16:30 arasında açık, Cumartesi günleri 15:30’da kapanıyor ve Pazar günleri tamamen kapalı.
Mdina’da dar sokaklarda gezip evlerin mimarilerini ve detayları inceleyebilirsiniz. Şehir mimarisi Ortaçağ’dan başlıyor, çıkışına doğru daha sonraki döneme ait binalar yer alıyor. Zaten mimari değişim kendini belli ediyor. Şehirin içinde faytonlarla gezinti yapabilirsiniz. Ya da çocuklu aileler şehir içinde gidip gelen minyatür trene binip şehir gezebilirler. Az sayıda hediyelik eşya dükkanı var. Dükkanlarda genelde gümüş ve camdan yapılmış süs eşyaları satılıyor.
Rabat
Rabat şehri Mdina’nın hemen yanında yer alıyor. Burası biraz dağınık bir yerleşim ve gezintiniz Mdina kadar uzun sürmeyecek. Bu kısımda belki en çok ilginizi çekecek olan katakomplar yani yeraltı mezarlığı olacaktır. Girişine 5 euro verip Saint Paul Katakomplarını gezebilirsiniz. Onun dışında Saint Paul Kilisesi görülmeye değer bir yapı. Biraz da ara sokaklarda dolaşabilirsiniz. Buraya Mdina’ya ayıracağınız zamanın yarısını ayırmanız yeterli olacaktır.
Marsaxlokk
Marsaxlokk, Malta’da en çok beğendiğim yerlerden birisi oldu. Burası küçük bir balıkçı köyü. Köy dediysem öyle bizdeki gibi değil taştan evler, bir meydan ve yine kesme taştan yapılmış bir kilisesi olan bir balıkçı köyü düşünün. Marsa liman anlamına geliyor xlokk ise güney doğu. Burası güneydoğu balıkçı limanı.
Tekneler oldukça renkli ve neredeyse tüm teknelerin iki yanında çizilmiş gözler var. Bu Araplardan kalma nazara karşı yapılmış bir adetmiş. Ağırlıklı renk mavi ve teknelerin kenarlarında sarı bordürler yer alıyor. Burada Pazar günleri büyük bir pazar kuruluyor ve insanlar gelip evlerine erzak alıyorlar. Diğer günlerde ise turistler için küçük tezgahlar her daim açık oluyor.
Denizin hemen kenarında bir şeyler yiyebileceğiniz kafeteryalar var. Buraya bir kaç saatinizi ayırmanızı öneririm çok keyif alacağınız sakin bir liman. Merkezde bulunan Sliema, Valletta gibi bölgelere göre biraz uzakta kalıyor. Bu merkezlerden otobüsle köye gelmeniz mümkün yolculuğunuz yaklaşık 40 dakika sürecek.
Popeye Köyü
Popeye Köyü’nü özel olarak daha önce anlatmıştık. Tam bir masal köy olduğunu söyleyebilirim. Eski evler, fırın, yönetim binaları, barlar, plaj hatta mezarlığın bile düşünülüp yapıldığı bir film stüdyosu aslında. Popeye Köyü’nü daha detaylı okumak isterseniz linke gidebilirsiniz. Malta seyahatinize kesinlikle listenize almalısınız.
Buraya giderken yolunuza Malta’nın en güzel plajı olan Mellieha çıkacak. Malta’da gördüğüm en büyük kumsala sahip olan ancak bizim ülkemizdeki plajlara göre hayli küçük sayılabilecek bir kumsal. Sabah erken yola çıkarsanız bu plajda bir mola verebilirsiniz. Ancak Popeye Köyü kendi plajına sahip burada da denize girebilirsiniz.
Gozo
Gozo Malta’nın ikinci büyük adası. Buraya en büyük adadan feribotlar işliyor. Yolculuk 20 dakika kadar sürüyor. Akşam 21:00 civarına kadar feribot bulabilirsiniz. Gozo’yu görmeyi en çok Azure Window (Mavi Pencere) diye adlandırılan kaya oluşumunu gün batımında fotoğraflamak için görmek istemiştik. İyiki de listemize almışız. Dwejra koyundaki bu doğal güzelliğe gün batımında gitmenizi öneririm. Biraz daha erken giderseniz güneş gitmeden kayanın önünde yer alan doğal mavi havuza da girmeye vaktiniz olur. Ek Not: Bizim ziyaretimizden iki yıl kadar sonra 8 Mart 2017 de büyük bir fırtına çıkmış ve bunun neticesinde Azure Window ve yanındaki doğal havuz tamamıyla yok olmuştur.
Buradaki oluşum milyonlarca yıl öncesine dayanıyor denize paralel duran kayanın orta kısmı kopmuş ve burada bir pencere görünümü oluşturmuş. Hemen önünde yer alan doğal havuzun derinliği ise yaklaşık 50 metre civarında, balıkçılar, dalgıçlar ve yüzmek isteyenler bu doğal havuzu kullanıyorlar. Gozo’da görülmesi gereken yerlerden biri de adanın başkenti olan Rabat. Biz çok göremedik ama geçerken gördüğümüzde çok beğendik. Rabat’ta özgürlük meydanı ve Aziz George Kilisesi görmeniz gereken yerlerden. Zaten küçük bir meydanda bulunan kilise tüm ihtişamı ile gözünüze ilişecek.
Rabat dışında, Ta Pinu isimli bir başka kiliseyi Azur Window kayalıklarına giderken yol kenarında göreceksiniz. Bu kilise adanın önemli kiliselerinden birisi. Oldukça kutsal sayılıyor ve buraya insanlar hacı olmaya geliyorlar. Gozo sadece kiliselerden ibaret değil elbette. Bir çok güzel plajı var. Bu plajlardan biri Marsalforn’da, bir diğeri Ramla il Hamra ve dalış sporunun da yapıldığı Xlendi isimli bir bölgede minik bir koydan oluşan güzel bir plajı var.
Gozo’da son olarak tavsiye edeceğim minik iki köy var. Aziz John şövalyelerinin gözleme yeri olarak kullandıkları Nadur Köyünün en yüksek yerine çıktığınızda Akdeniz’i görüyorsunuz. Tepe deyince çok yüksek zannetmeyin takım adaların en yüksek yeri 258 metre civarlarında demiştim daha önce. Köyde güzel bir de kilise var. Diğer köy ise Xewkija köyü. Burada oldukça güzel Xewkija Rotunda adlı bir kilise mevcut, ayrıca deniz tercih edenlere küçük çakıl taşlı bir plaj var. Gozo adası uzunlamasına 14 km enlemesine ise 7 km. Bir tam gününüzü buraya ayırırsanız bütün adayı gezebilirsiniz.
Comino
Comino 3 büyük adadan en küçük olanı. Bu adayı uzunlamasına bir uçtan diğer uca gitmek isterseniz araba ile en fazla 7-8 dakika sürecektir. Burada en çok rağbet gören yer Blue Lagoon (mavi lagün). Burası gerçekten tertemiz, etrafı kayalarla çevrilmiş bir koydan oluşuyor. Etrafında demirlemiş olan bir çok tekne var. Malta’da denize girmek isterseniz bu plaja gidebilirsiniz. Malta’dan, Comino’ya nasıl gelinir derseniz kolayı var adalar arasında feribot işliyor. Mavi Lagün kadar güzel olmasa da Comino’da denize girmek için bir başka seçenek Santa Marija Koyu olabilir. Buraya toprak bir yolla ulaşabilirsiniz. Bir kaç şemsiye ve sessizliğin hakim olduğu küçük bir plaj.
Malta Plajları
Malta palajları genelde kayalık çok az sayıda kumsala sahip plaj var. Çok küçük bir kumsalı olan Sliema’nın arkasında yer alan Saint Julien’de taş merdivenlerden inerek minik bir doğal bir plajda yüzebilirsiniz. Sliema’da limandan biraz uzaklaşıp kayalıklardan denize girmeniz mümkün. En iyi plajlarından birisi Mellieha demiştim zaten daha önce. Bu plaja yakın yine kumsalı olan bir başka plaj Ghajn Tuffieha plajı. Buraya kadar yazdığım plajlar en büyük adada yer alan plajlar.
Gozo’daki plajları Marsalforn ve Ramla il Hamra olarak yazdım zaten. En küçük adada ise Blue Lagoon (mavi lagün) diye tertemiz bir koy olduğunu belirtmiştim. Tüm bu plajlara ve diğer küçük adalara feribot ve otobüslerle ulaşabilirsiniz. Seferleri yazmıyorum yıllar içinde otobüs seferleri değişebiliyor.
Malta’da Ne Yenir
Malta’da ne yenir ki? Et serverler aradığını pek bulamayabilir belki. Burada pek hayvancılık yok. En çok tükettikleri et cinsi tavşan eti. Bunun için evlerde insanlar tavşan besliyor, büyütüp kesip yiyor ya da satıyorlar. Ayrıca biraz İtalyan yemek kültürü ile bolca makarna ve pizza bulacaksınız. Tabi bir de bizim Türkler var, küçücük Malta’da bir çok Türk kebapçı göreceğimiz hiç aklımıza gelmezdi. Biz iki tanesine gittik. Biri Valletta’da meşhur Manoel Tiyatro yakınında Moo’s Kebap, diğeri ise Sliema’da Millenium Kebap. Her akşam minik bardaklarda çay içmek için bu mekanlara uğradık. Bize baklava ikram edip bazı geceler çaylardan para almadılar zorla ödedik.
Malta’dan Ne Alınır?
Malta’da şaşırtıcı bir şekilde bizdeki telkari gibi gümüş işleri göreceksiniz. Bunlar takı malzemesi, hem de süs eşyası olarak yapılıp satılıyorlar. Malta’nın neredeyse her yerinde bu tip bir dükkan bulabilirsiniz. En çok gördüğüm bir başka şey ise camdan yapılmış eşyalar oldu. Benzerlerini bizde de görebileceğiniz hediyelik cam eşya dükkanları da bir çok yerde karşınıza çıkacak.
Malta Vizesi
Malta için schengen vizesi almak gerekiyor. Avrupa birliğine üye olduğu için schengen geçerli. Yeşil pasaporta vize uygulamsı yok. Istanbul için VFS Global şirketine başvuru yaparak Malta vizesi alabilirsiniz. 2015 yılı vize ücreti 60 euro, 30 € VFS hizmet bedeli alıyor. Ülkede geçerli olan para birimi Euro.
Malta’da Hangi Dil Konuşuluyor?
İşte işin bu kısmı çok ilginç. Çünkü Malta’da bir tür Arapça konuşuluyor. Konuşulan resmi dilleri Maltaca ve İngilizce olarak geçiyor. Ancak Maltaca latin harfleri ile yazılıyor olmasına rağmen büyük çoğunluğu Arapça kökenli ve bir miktar İtalyanca ile harmanlanmış. Araplar buraya geldiklerinde dil konusunda pek bir sorun yaşamadan anlaşabiliyorlarmış.
Malta Dil Okulları
Malta dil okulları başlığını özellikle açmak istedim; çünkü Malta bize çok yakın ve dil öğrenmek için fiyatlar bir hayli uygun. Bir aylığına gitmek isterseniz konaklama dahil 400 – 500 Euro gibi fiyatlar bulabilirsiniz. Elbette tercih edeceğiniz yere ve konaklama seçeneklerine göre değişiklik gösteriyor. Malta Dil Okulları web sitesinden kendinize uygun bir seçenek bulabilirsiniz. 6 aylık gitmek isterseniz gidiş dönüş uçak biletiniz, okul ve konaklamanız dahil 3500-5000 Euro gibi bir fiyata gidebilirsiniz. Adada neredeyse herkes ingilizce konuştuğu için bu konuda hiç bir sorun yaşamayıp çabuk öğrenebilirsiniz.
Malta için Haritalar
Otelden aldığımız ve birbirinden güzel şekilde çizilmiş haritaları buraya ekliyorum, indirip kullanabilirsiniz. Her türlü otel, turistik mekan, eğlence, alışveriş, tur ve restoranlara ait bilgilere bunlardan ulaşabilirsiniz. Gezinizde ve Malta’yı anlamanızda çok yardımcı olacaktır.
Maltada dil okulu için maltavistaya kayıt oldum ama sizin yazdığınız fiyatlar çok ucuz. 400-500 euroya maltada dil okulu var mı, yoksa bu fiyatlar eski mi? Bilginiz varmı?
Kübra Hanım şu an için fiyatları bilmiyorum ama bazı kurslarda kalacak yer, yemek gibi seçenekler bazen dahil ediliyor bazen edilmiyor. Ayrıca fiyatlar süresine göre de değişiyor.
Öncelikle teşekkürler.. Otobüs yerine araba kiralamayı öneririmisiniz.. Park yerleri kolayca bulunabilirmi?
Merhaba Elmas Hanım,
Malta o kadar küçük bir yer ki araç kiralamaya hiç gerek yok. Otobüs ile bir çok yere ulaşabilirsiniz. Ulaşamadığınız bir yer olursa bir gün taksi ile gitmeniz çok daha uygun fiyatlı olacaktır.
Yazınız çok faydalı, teşekkürler. Çocuğum için Malta’yı araştırıyorum, dil eğitiminde iyi diye duydum. Önerileriniz var mı? Maltavista isimli firma ile anlaşma sürecindeyiz, ancak tavsiyeleriniz olursa araştıracağım?
Merhaba Fidan Hanım,
dil okulu konusunda çok bilgimiz yok. Ancak Malta’da fiyatların uygun olduğunu biliyoruz. Küçük bir yer olduğu için de güvenli.
Merhaba, plajlara toplu taşıma ile ulaşılabiliyor mu yoksa araba kiralamak mı lazım? Yazınız için teşekkürler.
Malta’da her yere otobüs ile ulaşmanız mümkün. Sabah 05:30 gibi başlayan seferler 23:30 da kadar devam ediyor.
merhaba, balayı icin 5 geceligine nisanın 18 inden sonar gitmeyi duusnuyoruz. sizce denize girebilirmiyiz? birde denize sıfır 5 yıldızlı otel varmıdır? yoksa oteller bolgesi ayrımı?
tskler
Merhaba, Malta çok küçük bir yer, yani denizden uzakta bir yer bulmanız daha zor diyebilirim. Malta’nın tamamı aynı zamanda bir tatil cenneti olduğundan sanırım 20 civarında 5 yıldızlı oteli var. booking.com gibi sitelerden inceleyebilirsiniz. Bana kalırsa en güzel bölgesi Valetta ve aynı zamanda otellerin de en çok olduğu bölge, oteller genellikle deniz kenarlarında bulunuyor.
merhaba plaj olarak golden bay unutmuşsunuz ..orası da güzeldir. ayrıca mosta taraflarında bir türk şehitliği var. gitmişken orası da görülmeli..iyi gezmeler
engin bulur-bursa
Engin Bey katkınız için teşekkürler.
Bu yazıdan sonra, zaten gitmeyi çok istediğim Malta’yı ziyaret etmek şart oldu:)
Teşekkürler, aydınlatıcı yazı ve şahane fotoğraflar için…
Malta’ya gitmeyi pek de arzulamıyordum ama bu yazıdan sonra heveslendim Zehra Hanım. Hangi ayda ve kaç gün gitmeyi önerirsiniz?
Mayıs başı ile Ekim başı arasında gidebilir ve denize de girebilirsiniz. Denize girmek gibi bir niyetiniz yoksa her mevsim gidilebilir. Gündüz sıcaklığı en düşük 14-15 C° altına inmiyor. 4-5 günde tüm Malta’yı dolaşırsınız.
Mutlaka olacak, teşekkürler.
9 Kasım’da yapacağım yolculuk öncesi bu yazıyı okumak çok aydınlatıcı oldu. Henüz adayı detaylı inceleme şansı bulamamıştım ama rss de görünce bir solukta okudum. Teşekkürler.
Kadir
gezginruhi.com
Umarım işinize yarar, şimdiden iyi yolculuklar.