Küçüklüğümden itibaren Mısır Piramitlerini görmek en büyük ve o zamanlar ulaşılması güç hayallerimden biriydi. Gezmeye başladığımda gördümki ulaşmak o kadar güç değilmiş. Piramitler benim için çok gizemliydiler, ta ki önlerine gidip onları görünceye kadar. Gördüğümde keşke hayalimdeki gibi kalsalardı diye düşündüm. Piramitlerin sınırından içeri adım attığınızda kapıdaki Mısırlı hemen elini uzatıp bakşiş (bahşiş) diyor. Girişte bir ödeme yapıyorsunuz zaten, ancak içeri girip birşeyler sorduğunuz neredeyse her Mısırlı sizden hemen para talebinde bulunuyor. Piramitlerin etrafı malesef temiz değil kötü bir koku hakim. Sanırım bu ortalıkda dolaşan deve ve atların pisliğinin kokuları. Elbette herşeye rağmen Giza’daki bu üç ünlü piramit Keops, Kefren ve Mikerinos oldukça güzeller.
Keops 145,75 m yüksekliği ile Giza’daki en büyük piramit ve dünyanın 7 harikasından biri kabul ediliyor. Mısır Firavunu Khufu adına inşa edilmiş bir mezar yapısı. Piramtin içinde bir tane bitirilememiş oda ile bir kral ve bir kraliçe odasından oluşuyor. Piramitlerin nasıl yapıldığına dair yıllardır üretilen bazı teoriler var, ancak henüz nasıl yapıldıkları konusunda hala kesin bir şey söylenemiyor. Dönemin imkanlarına bakılırsa tonlarca ağırlıkdaki taşların üst üste nasıl konduğunu insan tasavvur edemiyor. Kimine göre uzaylı teknolojisi, kimine göre yürüyen bantlar vardı, kimine göre ise gelişmiş bir uygarlık bunları inşa etti ama sonra bu uygarlık kayboldu. Gerçek olan tek şey var bu yapılar hala geçen zamanın içinde değerlerini kaybetmeden dimdik ayakta duruyor.
Kefren başlangıçda 143,5 metre iken zaman içindeki yıpranmalarla boyundan kaybederek 136 metreye inmiş. Kefren, Giza piramitleri içinde ikinci büyük piramit ama yayıldığı alan ile platoda daha çok yer kaplıyor ve en büyük piramitten daha büyükmüş gibi bir his veriyor. Bu bir optik illüzyon aslında. Bu piramitin içinde çok fazla koridor yok, mezar odası piramitin en altında ve buraya ulaşmak için uzun dar bir pasajdan geçmek gerekiyor.
Giza platosundaki en küçük piramit olan Mikerinos, Keops’un oğluna yani Mikerinos’a ait. Bu piramitin yüksekliği ilk yapıldığında 65,5 m ancak bugünlerde 62 m civarına inmiş. Bu piramit yapım aşamasındayken planının değiştirilip daha büyük inşa edildiği düşünülmekte. Planlanan ilk piramit inşatında bir koridor ve sonunda gömü odası görünürken yeni plana göre bir koridor daha inşa edilip buraya 3 adet demir parmaklı geçit konmuş ve bunların sonunda da küçük bir oda yer almış.
Piramitlerin yakınındaki Sfenks de piramitler kadar etkileyici. Yakınına gidince insan ne kadar devasa büyüklükte yapıldığını fark ediyor. Sfenkler genelde kafası bir hayvan veya insan şeklinde olup vücudu aslan şeklinde yapılan heykeller. Gize’de hemen Kefren Piramidi önünde duran sfenks ise piramitleri korumak amaçlı firavun kafalı ve aslan gövdeli inşa edilmiş. Sfenks’in kafası doğuya dönük inşa edilmiş bunun nedeni ise her sabah güneş doğuşunu yani Eski Mısır inanışı ile güneş tanrısı RA’ yı görmesi. Tarihte bilinen ilk sfenks Türkiye’de bulunmuş, tarihi de M.Ö 9500 yani Stonehenge’den bile eski. Bulunduğu yer ise Şanlıurfa, Göbekli Tepe. Şanlıurfa’da dünyanın bilinen ilk üniversitesini de görünce buna pek şaşmamak gerek aslında.
Piramit ve Sfenks geziniz bittiğinde herkesin gidip üç piramiti birlikte görüntülemek istediği tepeye çıkarak, gün batımında, iyi bir ışık varsa ve bir de oradan develer geçiyorsa güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Piramitlerin çıkışında büyük bir alan var burada atlarla dolaşan Mısırlılar göreceksiniz. Bir an etrafınıza bakınınca kendinizi sanki şu anda bir yerde değil yıllar öncesinde bir anı yaşıyor gibi hissedeceksiniz. Yine bu alanda hediyelik eşya satan bir çok dükkan var buralardan minyatür piramitler, gümüş, kupa, magnet gibi şeyler alabilirsiniz. Lütfen bu alışverişlerinizi yaparken size söyledikleri fiyatları ödemeyin. Çünkü ilk fiyatları hep çok yüksek oluyor. Size 10 Mısır Poundu dedikleri bir şeyi rahatlıkla 5 Mısır Poundu’na alabilirsiniz. Türk olduğunuzu anladıklarında daha bir sıcak yaklaşıyorlar ama bu size yüksek fiyat vermeyecekleri anlamına gelmiyor. Giza’ya bir de akşam gelmelisiniz burada akşamları müzikli lazer gösterisi yapılıyor sfenks ve piramitleri lazer ışıkları altında görmek daha bir gizemli oluyor. Gösteri alanına girmeden önce birden önünüze eski Mısır kıyafetleri giymiş bir ordu çıkıyor ve başlıyorlar Mısır müziği çalmaya. Bu da gösteri öncesi beklenmedik hoş bir sürpriz.
Mısır’a tur ile gitmişseniz size mutlaka Sakkara’yı yani Ölüler Vadisini kapsayan bir tur önerecekelerdir tabi bu ekstra bir ücrete tabi olacak. Eğer 3 veya 4 kişiyseniz bir taksi ile pazarlık ederek tüm Kahire’yi turun istediği fiyatın üç de birine yapmanız mümkün. Kahire merkezine 16 km olan Sakkara’ya bir taksi ile gidip aracı orada bekleterek gezinizi yapabilirsiniz. Ölüler Vadisi gerçekten ölümün sessizliğini hissettiren bir yer. Rüzgarla kalkan kum taneleri havada uçuşuyor ayağınızın altındaki yerlerde kumların altına kazılmış merdivenle aşağı inilen bir çok mezar odası var. Sakkara vadisinde yer alan piramitler Giza piramitlerine kıyasla daha az görkemli gözüküyor. Ancak Sakkara’da basamak piramit olarak bilinen 60 metrelik yapı dünya üzerinde taştan yapılan ilk büyük anıt tasarım olarak kabul edilmekte. Sakkara’ya ölüler vadisi denmesinin sebebi ise buraya, Mısır’ın en eski başkenti olan Memphis’de yaşayanların gömülmesinden kaynaklanıyor.
Nil nehrinin çevrelediği Kahire şehri 16 milyonluk nüfusu ile Afrika ve Orta Doğu’nun en büyük ve kalabalık şehri ünvanını taşıyor. Köklü bir geçmişe sahip olan Mısır’ın tarihini en iyi görebileceğiniz yer Mısır Arkeoloji müzesi. Burası bugüne kadar gördüğüm en güzel ve en ilginç eserlerin sergilendiği müze. Belki de Mısır tarihine duyduğum büyük ilgi bana böyle hissettirdi. Müzenin ilk inşa yılı 1835 yılına kadar gidiyor. Bu tarihde Mısır valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa eserlerin koruma altına alınarak küçük bir binada sergilenmesini istemiş. Ancak ölümünden sonra eserlerin bir kısmı hediye edilmiş veya satılmış ta ki 1900 yıllarının başında Abbas Haşim Paşa tarafından Kahire’deki Tahrir Meydanına bugünkü müze yapılana kadar yağmalama devam etmiş. Hatta bugün bu eserlerin bir kısmını İstanbul Arkeoloji Müzesinde dahi görmek mümkün. Kahire müzesinde 136.000 eser sergileniyor. Tüm müzeyi kapsamlı bir şekilde gezmek isterseniz belki 2 gün harcamalısınız. Müze kronolojik giden 7 bölümden oluşuyor. “Tutankamun Hazinesi, Eski Krallıkların Anıtları, Orta Dönem Başı Krallarının Anıtları, Orta Dönem Krallarının Anıtları, Geç Dönem Yunan-Roma Anıtları, Paralar ve Papiruslar, Mezar Odaları”. En ilgi çeken bölümler elbetteki “Tutankamun Hazinesi ve Mezar Odaları”. Müzeye fotoğraf makinesi götürürseniz giriş paranızın yarısı kadar bir ödeme yapmanızı istiyorlar. Tabi bu basit kompakt makinalar için biraz daha gelişmiş bir makina ile giderseniz giriş paranızın neredeyse 9 katını ödemek zorunda kalıyorsunuz seçim sizin. Ben gittiğimde giriş ücreti 20 Mısır Poundu idi.
Kahire’nin en renkli yeri herhalde Khan El-Khalili Çarşısı. Buranın inşa tarihi 1382 yıllarına gidiyor. İlk yapıldığında Osmanlı Çarşısı olarak anılan bu çarşı daha sonraki dönemlerde bugünkü adını almış. Çarşıda ne ararsanız bulabilirsiniz. Gümüş, baharat, Mısır dokumaları, deri, nargile, sedef işlemeli kutular, küçük süs eşyaları, tişörtler, papirüsler. Bayanlar alışveriş yaparken gümüşe meraklılarsa şans getirdiğine inanılan Nefertiti kolye ile Nil nehrinin akışını bolluğu ve bereketi temsil eden gümüş bileziklerden alabilirler. Burası alışverişin doğru adresi. Tabiki sonuna kadar pazarlığı elden bırakmamalısınız. Çarşıda alışveriş etmek kadar gezmekde oldukça keyifli, dar sokaklarda yürümek, renkli dükkanların vitrinlerini seyretmek ve tabi turistler kadar yerel halkı da burada alışverişde görmek. Bu arada papirüs demişken aklıma geldi bunların yapılışını seyredebileceğiniz ve satın alabileceğiniz imalathaneler var. Kaldığınız otele sorarsanız size bu konuda bilgi vereceklerdir.
Kahire’yi birazda Nil Nehrinden görmek isterseniz 2 seçeneğiniz var. Yemekli büyük tur tekneleri ile çıkıp Nil’de gezebilirsiniz ki bunlar genelde geceleri yapılıyor. Yada benim yaptığım gibi küçük teknelere binip çok daha hesaplı bir şekilde nehir boyunca gidip gelebilirsiniz. Fiyatını pek hatırlamıyorum ama sanırım Amerikan Doları olarak 3-4 dolara denk gelen bir para ödedim ve karşılığında bir tanede kolayı daha tekneye adım atarken hemen açıp elime tutuşturdular.
Kahire’de görmeniz gereken ilginç bir yerleşim yeri var. Zaten şehir merkezine giderken şehrin bu kısmı dikkatinizi çekiyor. Çünkü mezar taşlarının içinde evler var. Evler mezarlık ile öylesine iç içe girmişki insanlar mezarlık duvarının bir kısmını evin bir duvarı olarak kullanıp kalan 3 tarafını duvarla çevirip kendilerine ev yapmışlar. Tepeden baktığınızda buradaki yoksulluğu görebiliyorsunuz. Devlet bu insanları buradan çıkarmaya çalışıyor ama görünen o ki bu uğraşları nafile. Kahire’de kalmak için size en az 4 yıldızlı veya 5 yıldızlı otel öneririm. Aksi takdirde hijyen konusunda biraz zorluk yaşayabilirsiniz. Fakat bu Kahire için geçerli Mısır’a ikinci defa gittiğimde kaldığım Sharm El Sheikh bölgesinin hijyen açısında Kahire’den çok daha iyi olduğunu gördüm.
Merhaba. Kahire’de kamp yapabileceğimiz bir yer var mı? Bütçem kısıtlı da, konaklamaya para vermek istemiyorum. Genellikle kamp yaparım
Muhammet bey bu konuda bilgim yok. Ancak couchsurfing diye bir sistem var. Belki biliyorsunuzdur, Kahire’de para ödemeden birinin evine misafir olabilirsiniz.
Mısır’da en büyük sıkıntım hijyen oldu.Kesinlikle rahat yemek yiyemedim.Şehirde garip bir kargaşa var, dikkatli olunmasını tavsiye ederim.Biraz negatif eleştiri kaynakçası gibi olacağım ama…Kahire Müzesi beni çok büyük hayal kırıklığına uğrattı.Paha biçilemez parçaların bulunduğu bu müze bakımsızlık içinde.Görevlileri ise …Hayal kırıklığı, kocaman bir hayal kırıklığı.Piramitleri görmeye gittiğinizde burada kesinlikle kimseden bir şey alınıp verilmemesini, kimseye fotoğraf çektirmemenizi, deveye binmemenizi hararetle tavsiye ediyorum.İnsanlar çok pişkinler, istedikleri parayı alana dek turistleri indirmiyorlar.Makinelerinizi ise uçabilir :)
Zehra hanım kaleminize sağlık.
Her ne kadar bu güzide gezi yazısını hafızamızda resimlerle destekleyememiş olsak bile bizi tarihe davet eden bu şehrin, daha doğrusu ülkenin biraz da gündelik yaşamından ve bize benzeyen (Çünkü aynı dinden ve benzer bir Ortadoğulu kültüründen geliyoruz.) veya benzemeyen yanlarından bahsedebilirseniz minnettar olurum.
Tekrar yazınız için kaleminize, samimiyetiniz için kaleminize sağlık.
Harun bey,
yazımı fotoğraf ile destekleyememen konusunda haklısınız. Bu geziyi yaptığım dönemde fotoğraf çekmeye başlamadığım için malesef yazıyı destekleyecek fotoğraf bulamadım. Mısırlı’lar ile benzer yanlarımıza gelince sanırım sadece müslüman olmamız benzeşiyor ki burada bile anlayışlarımız farklı. Bizde temizlik esasdır Mısır’da hijyene hiç dikkat edilmiyor, insanlar sözlerinde pek samimi ve güven verici değilller. Tabiki bu tüm Mısır halkı için geçerli değil. Bu benim bugüne kadar kendi tecrübelerimden çıkardığım sonuç. Alışveriş yaparken, taksiye binerken sürekli bir kandırılma hissi yaşıyorsunuz. Örneğin taksi ile aynı mesafeyi 3 kere gidip geldik her seferinde farklı ücret talebinde bulundular.