Haftasonu, günübirlik İstanbul’dan kaçıp biraz tarihi evler arasında dolaşıp eskinin atmosferini solumak isterseniz, Göynük gidilebilecek güzel mekanlardan biri. İstanbul’a yaklaşık 217 km mesafede olan Göynük’e gidiş yaklaşık olarak 3 ila 3,5 saat sürüyor. Göynük’te bugün hakim olan mimari stil Osmanlı Mimarisi’dir. Ancak bölgedeki yerleşim çok daha eskilere Frig’lere kadar gitmekte. Göynük Soğukçam Köyü’nde bulunan Friglere ait bir yazılı belge burada yaşadıklarının somut bir kanıtı olarak gösteriliyor.
Göynük günümüzde yaklaşık olarak 110 tarihi ev ile bir çok cami, türbe ve hamama sahiptir. Bu hali ile kentsel sit alanı ilan edilmiştir. Yapılar genelde ahşap cumbalı iki katlı konaklardan oluşmaktadır. Evlerin tavanları ahşap süslemeli ve büyük salonlarında dört yanı kuşatan sedirler vardır. Sokak aralarında gezerken bazı evlerin oldukça bakımlı olduğunu görmek tarihin yaşaması adına oldukça sevindirici. Ancak ara ara tamamen çökmüş ve yıkıntıları ile kaderine terk edilmiş eskinin şaşalı konaklarını bu durumda görmek bir tarihçi olarak beni hayli üzüyor. Bir düşünsenize o konakların cıvıl cıvıl olduğu günleri, salonlarında yenen yemekleri, akşam üstü kahve sohbetlerini ve Göynük sokaklarında dolaşan eskinin hanımefendileri, beyefendilerini.
Göynüğün tepesinde altıgen inşaa edilmiş ve dışı yalı baskısı olan bir saat kulesi vardır. Bu kule 1922 yılında inşaa edildiğinde, milli mücadeleye Göynüğün verdiği desteği vurgulamak amacı ile zafer kulesi olarak dikilmiştir. Daha sonraki yıllarda onarımlardan geçerek saat kulesi olarak kullanılmıştır. Bugün üzerindeki saat hala tüm Göynük’ten görülür bir şekilde sapasağlam ayakta durmakta.
Saat kulesinin dibindeki türbede ismi Göynük’ten çok daha büyük olan bir kişinin kabri var. Bu kişi Fatih Sultan Mehmet’in hocası olan Akşemseddin’dir. Suriye’nin Şam şehrinde doğmuş olan bu zat daha sonra ailesinin Samsun’a göç etmesi ile burada yaşamaya başlamış. XV. Yüzyılın en büyük sufilerinden ve bilim adamlarından biridir. Tarihte mikro organizmalardan bahseden ilk bilim adamıdır. Bu da şu sözünden anlaşılır; “Hastalıklar insandan insana gözle görülmeyecek tohumlar sayesinde geçer”. Saçı ve sakalı beyaz olup hep beyaz elbiseler ile dolaştığı için Akşemseddin diye ünlenmiştir. Asıl adı Şeyh Muhammed Şemsettin Bin Hamza’dır. Fatih Sultan Mehmet’in babası II. Murat’ın isteği ile Akşemseddin, Fatih’e eğitim vermiştir. Hatta genç yaşta Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinde büyük rolü olmuştur. Bugün ise Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış olan Göynük’deki bu türbede ebedi istirahatgahındadır.
Fatih Sultan Mehmet ve Akşemseddin arasında geçen fetih ile ilgili anlatılan bir hikaye vardır. 29 Mayıs 1453’de İstanbul fethedildiğinde Fatih Sultan Mehmet ve hocası Akşemseddin birlikte şehre gelirler, halk yolun iki tarafına dizilmiş büyük sultana çiçek vermek istemekte. Ancak Akşemseddin’i, Fatih zannederek kendisine çiçek vermek isterler kendisi geri çekilerek Fatih’i işaret eder. Fatih Sultan Mehmet’de “fetihi ben gerçekleştirmiş olsam da kendisi hocamdır” der ve atını geri çeker, çiçeklerin hocasına sunulmasını ister. İstanbul’a atı ile ilk giren Akşemseddin olur. Her yıl Mayıs ayının üçüncü pazarı Akşemseddin’i anma günüdür ve Göynük’de kutlamalar düzenlenir. Bu çerçevede mevlüt okunur, Mehteran ve sema gösterileri yapılarak halka pilav dağıtılır.
Göynük sedece evleri ile değil merkeze 6 km mesafede bulunan Çubuk gölü ile de bilinmekte. Göl, Kayabaşı Tepesi’nden inen heyelanın genişleyen vadiyi tıkaması sonucunda oluşmuş. 15 hektar büyüklüğünde olan göl deniz seviyesinden 1150 metre yüksekte. Gölün kenarında bir film şirketi tarafından inşaa edilmiş rengarenk değirmenler göle ayrı bir hava katar ancak son dönemlerde film şirketinin halkın buraya girmesini yasakladığına şahit oldum. Bunu yapmaya hakları varmı, bilemiyorum ancak burası görülmeye değer bir mekan.
Göynük’te az da olsa el sanatları hala yaşatılmaya çalışılıyor. Başı dokumacılık çekiyor. Has Tokalı denen örtü en çok bilinen ve dokunan tür. Dokumacılığın yanı sıra Kaşıkçıdere’sindeki köylerde ağaç işlemeciliği ve en çok ta kaşık yapımı babadan oğula geçen bir meslek olarak devam ediyor. Gelişen ve değişen dünyada bu güzellikler teknolojiye daha ne kadar direnir, bilinmez.
Burada bir hafta sonu konaklamak isterseniz Hacı Ali Paşa Konağı (0374 451 68 21), Caferler Konağı (0374 451 62 65) veya Doğa Otel’i tavsiye edebilirim (0374 465 12 70).
Yemek seçeneklerine gelince; Paşazade Lokantası ( 0374 451 21 23) Göynük’te bizim en sevdiğimiz yer; ancak dere kenarındaki Konak Lokantası (0374 451 60 91) ve Özlem Lokantası (0374 451 60 43) da seçenekler arasına alınabilir.