Doğubeyazıt’a girdiğinizde böylesine sade bir yerleşim yerinde bu kadar görkemli bir saray görmeyi hayal bile edemezsiniz. Burada yerleşim düz bir hat üzerinde inşa edilmiş. Yemek yiyebileceğiniz neredeyse tek bir yer var oda bir lahmacun kebap salonu. Yabancı plakalı araçla ilçeye girdiğinizde çocuklar etrafınızı sarıyorlar. Doğubeyazıt’a gelirken yol sürecide ilginç. Geliş yolu üzerinde jandarmanın kimlik tespiti yaptığı Tendürek Dağı geçidi var. Bu bölgeden sonra görüntülerde değişiyor. Yanardağın püskürttüğü lavlar katılaşarak her yeri kaplamış. Bugün küçük siyah molozlar, büyüklü küçüklü tepeler oluşturmuş durumda. Bu molozların arasından bir atmaca bazende bir kartal havalanıyor aniden, bu sahneyi görmek beni çok heyecanlandırıyor. Doğubeyazıt’a yaklaşırken yol manzaraları arasına büyük ve küçük Ağrı dağlarının karlı ve sisli tepeleride giriyor.
Doğubeyazıt’ın içinden İshak Paşa Sarayına gitmek 2-3 dakika sürüyor. İlçe merkezine uzaklığı sadece 5 km. Tepenin üzerindeki sarayı görür görmez bir heyecan basıyor insanı. İçi kadar dıştan görüntüsüde oldukça etkileyici, bütün Doğubeyazıt’ı görebilecek şekilde bir kayalığın üzerinde duruyor. Topkapı Sarayından sonra yapılmış sarayların en ünlüsü İshak Paşa Sarayı. 18 ci yüzyıl Osmanlı mimarisinin en seçkin örneklerinden olan saray sanat tarihi açısındanda büyük önem taşıyor. 1685 yılında İshak Paşanın babası Çolak Abdi Paşa tarafından yapımına başlanan sarayı oğlu İshak Paşa 1784 yılında bitirmiş. Saray 7600 m2 lik bir alanı kaplamakta. Binanın görkemli yerlerinden birinde yer alan som altından bir kapı varmış, ancak 1917 Rus istilası sırasında bu kapı malesef sökülerek Moskova’ya taşınmış halen Moskova müzesinde sergilenmekte. Sarayda su ve kanalizasyon tertibatıda mevcut.
Yapının iç ve dış mekan süslemeleri bugün bile hala göz alıcı. Yapı iki adet avlu ve bunların etrafında sıralanmış bölümlerden meydana geliyor. Sarayda 366 oda mevcutmuş ve ilginç olan yanlardan biride bu sarayın o dönemde merkezi ısıtma sistemine sahip olması. Bunun doğruluğunu bugün binanın taş duvarları arasındaki boşluklar ispatlamakta. Her odada taştan yapılmış ocaklar mevcut. Merasim salonunu bugün bile gördüğünüzde hemen diğer salonlardan ayırt edebiliyorsunuz. Göz alıcı mermer işçiliği ve kemerli sütünları ile güzelliğini sergiliyor. Saray birinci ve ikinci avlu, cami binası, aşevi (Darüzziyafe), hamam, harem dairesi, merasim salonu, takkapılar, cephanelik, türbe binası, fırın ve zindanlardan oluşmakta. Sarayın alt katında bulunan zindanlara bugün bile girince insan kendini kötü hissediyor. Bu ışıksız dar alanlardan kimbilir haklı veya haksız kimler gelip geçti. Saray restorasyondan geçmiş ve çöken tavan kısımları yapıya hiç yakışmayan modern bir şekilde camla kapatılmış. Ülkede bu kadar arkeolog ve sanat tarihçi varken restorasyon işlerini hiç anlamadıkları halde sanırım torpilli mütahitler yapıyor.
İshak Paşa Sarayını yukarıdan seyretmek için karşısındaki tepede çay bahçesi ile lokanta arasında bir tesis var. Bu tepeden, içinde bir zamanlar görkemli davetlerin verildiği, paşaların yaşadığı, bahçesinde cariyelerin dolaştığı İshak Paşa Saray manzarasına karşı çayınızı yudumlayabilirsiniz.
slm kardeşlerimler
“Saray restorasyondan geçmiş ve çöken tavan kısımları yapıya hiç yakışmayan modern bir şekilde camla kapatılmış. Ülkede bu kadar arkeolog ve sanat tarihçi varken restorasyon işlerini hiç anlamadıkları halde sanırım torpilli mütahitler yapıyor.”
Soruyu şöyle değiştireyim: Cami kısmının tavanında bir çöküntü ben hatırlamıyorum, ama, haremin üstü açıktı. şimdi hepsi mi camla kapatılmış?
O önceki restoastondan gelen iğrenç çatı kaplama malzemesi ne olmuş?
Erdem merhaba,
çöken tavan kısımları sarayın iç kısmındaydı ve camla kapatılmıştı. Bir önceki restorasyondan kalanlar gözüme ilişmedi açıkcası. Belki başka biri beğenir camlı halini ama ben bir arkeolog gözüyle baktığım için sarayın üstünün öylesine kapatıldığını düşünüyorum.
Eline sağlık Zehra’cım.
Nasıl buldunuz yeni restorasyonu?
Selam,
EK