Üniversite yıllarımda bir kaç kere Afyonkarahisar’a yolum düşmüştü. En çok aklımda kalan şey çok keskin bir soğununun olduğu. O yıllardan bugüne değişen pek bir şey olmamış, Afyonkarahisar’da ki müthiş ayaz küresel ısınmaya rağmen hızını kesmemiş. Ancak benim görmediğim Afyonkarahisar’ın güzel eski mahalleleriymiş. Bu kadar güzel bir yer olduğunu hiç düşünmemiştim. Afyonkarahisar Kalesinin hemen yanından eski şehir başlıyor. Çarşının iç kesimlerine kadar tarihi evler devam ediyor. Birçoğu dıştan restore edilmiş ancak içleri biraz daha tamirat istiyor.
Afyonkarahisar’ın ismi gerçekte bildiğimizi düşündüğümüz haşhaş bitkisinden geliyor. Afyon haşhaş bitkisinin öz suyu. Bu topraklarda M.Ö 2. Yüzyılda haşhaş ekimi yapılmış. Bugün bunu kanıtlayan sikkeler bulunmuş, sikkelerin üzerlerinde haşhaş kabartmaları görülmekte. Özsu latincede Opium olarak söylenir. Yani Afyonkarahisar’ın ismi Opium iken bu kelime söylenirken değişikliğe uğramış ofium, afiom ve afion olmuş en sonunda da Afyon olarak telafuz edilmeye başlanmış.
Günümüzde Afyonkarahisar ismi ile anılan bu güzel şehirde evler genelde 2 katlı bazen 3 katlı. Alt katlarda mutfak, banyo, tuvalet gibi mekanlar yer alıyor. Üst katlarsa daha çok yaşanılan mekanlara ait burada yemek yenen bir oda, yatak odaları ve oturma odaları bulunuyor. Yaşamın büyük bir kısmı üst katlarda geçiyor. 3 katlı olan binaların orta kısımlarında bulunan diğer katlara göre daha basık yapılmış. Bunun nedeni kışın kolay ısınması. Zaten dedik ya, en çok yaşanan yer evin orta katı. Eskiden soğuklar çok daha fazla olduğu için evler daha korunaklı inşa ediliyormuş anlaşılan. Bugün gördüğümüz evlerin büyük çoğunluğu 1902 yılından sonra inşa edilmişler. 1902 yılında Afyonkarahisar’da çok büyük bir yangın çıkmış ve evlerin büyük çoğunluğu kül olmuş. Ancak çok çabuk bir şekilde yeniden inşa başlatılmış ve kısa sürede mahalleler yeniden planlanıp inşa edilmişler. Bugün evler birbiri ile mimari benzerlik göstermediği gibi hiç biri diğerinin ışığını da kesmiyor. Ne kadar ince bir uygulama değil mi. Günümüzde bütün binalar mantar gibi birbiri üzerine inşa ediliyor. Sokaklarda eskiden ağaç gölgesinde yürürken şimdi malesef beton binaların gölgesinde yürür olduk.
Afyonkarahisar oldukça köklü bir tarihe sahip. Buradaki yerleşim Hititler, Frigler, Lidyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve son olarak Osmanlılar olarak biliniyor. Afyonkarahisar bünyesinde barındırdığı tüm uygarlıkların hepsinden bir parça taşıyor. Sadece şehir merkezi değil şehrin etrafı da oldukça zengin bir kültüre sahip. Şehri gezmeye Afyonkarahisar Kalesinden itibaren başlamalısınız. Böylece yukarıdan aşağıya kadar tüm şehri görmüş olursunuz. Kalenin etrafıda eski yerleşim merkezlerinden oluşuyor. Eski Osmanlı evleri bugün yapılmış bazı derme çatma eklemelerde ayakta durmaya çalışıyor. Şehrin içine doğru bazı evler restore edilmiş ama kalenin yanındaki mahallelere bu restorasyon pek uğramamış. Parke taşlı dar sokak aralarında yürürken Afyonkarahisarlı kadınlar camlara çıkıp oldukça misafirperver tavırlar sergiliyorlar. Mahallenin ortak kullanımda olan bir fırını var. Bu fırını kadınlar işletiyor. Kapıdan içeri girdiğinizde mis gibi kokan kocaman ekmekleri görünce bir tane almadan çıkamıyorsunuz. Bu fırına mahalle sakinleri kendi yaptıkları bazı börekler, kekler, kurabiyeleri de pişirmeye getiriyorlar.
Biraz daha çarşı içine doğru inince küçük bir bedesten gözünüze çarpacak. Çatısının üst kısmında yer yer sarı, beyaz çatı kaplamaları kimi yerlerde de kurşun kaplamalar duruyor. Görüntüsü oldukça eski özellikle çatısının özensiz korunması veya korunamaması dikkatimi çekiyor. Bedesteni gezmeniz sadece 4-5 dakikanızı alır. İçinde sadece 3-4 sokak var onlarda çok kısa. Bedestenin karşı sokaklarına girince hep olduğu gibi az sayıda kalmış ahşap ustalarına rastlıyoruz. Ara sokaklarda fotoğraf çekebileceğiniz as sayıda da olsa imalatçılar var. Tarihi evlerin bir kısmı bugün müze haline getirilmiş bazıları otel veya restaurant olarak kullanılıyor. Şehitoğlu Konağı şehrin içinde dolaşırken karşımıza çıkan bu güzel yerlerden biri. Butik otel olarak işletiyor sadece 10 odası ve 20 kişilik kapasitesi var. Ayrıca çok güzel restaurantı var. Yemeğinizi sizi kimsenin rahatsız etmeyeceği özel odalarda yiyebiliyorsunuz. Yemek fiyatlarının makul olduğunu söylemeliyim. 2010 yılında 1 kişilik menü için 25 TL ödedik. Burada mutlaka Afyon Kebabı yemenizi tavsiye ederim. Konaklamak içinde düşünürseniz 2010 yılındaki çift kişilik oda kahvaltı fiyatları 180 TL. Yemek için daha uygun bir yer isterseniz Lale’ye gidebilirsiniz. Adresi; İmaret Camii Karşısı No:9, Telefonu: 0272 212 03 10
Afyonkarahisar yakınında konaklamak için benim tavsiyem Gecek Termal Tesisleri. 2010 yılı fiyatları ile 5 kişilik bir evin günlük kirası 110 TL. Evin içinde her gün girebileceğiniz büyük bir termal havuz var. Buradaki su birçok hastalığa iyi geliyor. Yaşadığınız ev keyfi de ayrı bir güzellik tabi. İçinde neredeyse bir evde olan herşey var. Yanlız havlunuzu ve saç kurutma makinanızı yanınıza almanız gerekiyor. Gecek Termalin şehre olan uzaklığı 14 km.
Afyonkarahisar’ı merkez alarak hergün gidip gelebileceğiniz gezilecek civar yerler nereler derseniz. Seydiler Kasabası, İscehisar, Ayazini Köyü, İhsaniye Demirli Köyü, Bayramaliler.
afyon karahisara gidenler için mutlaka fiyat olarak uygun dsi misafirhanesini tercih ediniz https://dsimisafirhanesi.com/afyonkarahisar-dsi-misafirhanesi/ burada bilgileri yazılı ben kaldım güzeldi ve fiyatı uygundu
Recep bey, bilgi için teşekkürler
Anlattığınız yerler çok güzel benimde sizlere bir tavsiyem olacak. Yolunuz düşerse eğer en son tatilimi geçirdiğim Marmaris Selimiye’de bulunan Caridea Otel’e uğramanızı öneririm. Doğa ile tamamen iç içe bir yer. Huzur bulmak ve dinlenmek isteyenlerin bence gideceği tek yer olmalı. Bu zamana kadar bir çok otele gittim fakat bu otel hepsinden farklı. Burası zaten 6 odalı bir butik otel. Sahil kenarında, kendine ait iskelesi bulunan son derece keyif verici bir yer. Yemeklerin hepsi birbirinden lezzettli, artık karidesi buradan başka bir yerde asla yemem :) Bu yıl tekrar gideceğim için erken rezervasyon yaptırdım, %10 indirim uyguluyorlar.
Zehra hanım,Afyon’u gerçekten çok güzel tanıtmışsınız.Son yıllarda termal turizmiylede çok gelişme kaydetti,Yolu Afyon’a düşenlerin termal otellerini, kaplıcalarını görmelerini isterim.Sucuğu,kaymaklı lokumu,haşhaşlı pidesi,kaymaklı ekmek kadayıını tatmadan gitmemelerini tavsiye ederim.saygılarımla…
Afyon Kaymağı gerçekden bir başka güzel. Ayrıca gitmeden önce bu kadar güzel bir yer olduğunu hayal bile etmemişdim açıkcası.
Bende Afyon’u gezmistim..O yüzden bu yazıyı eksizsiz ve cok güzel buldum..
Ben bir de haşhalı ekmek yemenizi tavsiye ederim..Çok klasik olacak ama sucuk ve pastırmasını da tek geçerim..Kıbrısta özlüyorum belki ondandır.Afyon’un havası sert ama erkegi merttir..Keşke nişanlı evli diye takılılacaklarına tanıtımlarını iyi yapsalar…Bence bu yazı güzel bir tanıtım olmuş..
Afyon’u 1970 li yıllarda görmüştüm.Bozulmadan kalmasına sevindim.Bu sene yapmayı düşündüğüm gezinin yol güzergahı üzerine bir durak daha ilave ediyorum.Bozulmadan,turizim kirletmeden belgelemeliyim.Bunu torunlarım için yapmalıyım.Turizmin girmesi hem görüntü hem de bilgi kirliliğine yol açıyor.Yukarda ki yazının içinde sevindirici bir yerde binaların yalnızca dıştan onarıldığının belirtilmiş olması.İçten düzeltmelerde binanın ruhu yok ediliyor.Tabii turizim uğruna.Buralarda konaklamak isteyenlere sunulmak istenen konfor uğruna.Bence konfor isteyenler otellerde kalmalı,ahşabı eskinin havasını solumak isteyenler eski evlerde.Bunun zor oldoğunu biliyorum çünkü oraya gelenler turist,gezgin değil.Binaların dıştan düzeltilmesi olayı.Bakın restorasyon demiyorum.Restarasyon apayrı bir şey.Binanın ve şehrin ruhunun yokedilmemesi gerekir.Restarosyon belgesinde orjinal malzeme ile yapılacak deniyor.Orjinal malzeme çamur.kerpiç,kiremit eski Türk tarzı.Siz ne kullanıyorsunuz? Yapıdaki mevcut süslemeleri değiştiyorsununuz.Olmayan süslemeler ilave ediyorsunuz.Para kazanma uğruna binaların tarihi isimlerini değiştiriyorsunuz.Kapı tokmaklarına oraya ait olmayan hıristiyanlık sembolleri içeren tokmaklar takıyorsunuz.Bahçe kapılarında da haçlı seferlerinde kullanulan haçların benzeri kapı menteşeleri kulanılıyor.taş duvar işçiliklerinde olmayan balık sırtı işlemeçilik yapılarak.bu süsleme adına yapılıyor,duvarlara rum duvar ustalarının imzası atılıyor.Tek katlı binalar yıkılarak bir kaç katlı binalara dönüştürülüyor.Bu yazdıklarımın hepsi 1970lerde Anadolu’nun bazı kasabalarında çektiğim fotoğraflarla ispatlayabilirim. Aman Afyon’a dokunmasınlar,olduğu gibi kalsın
Zafer bey,
benim hep gözlemlediğim ve içimin acıdığı bir konuya değinmişsiniz. Bizde restorasyon demek neredeyse mütaahite ihale etmek demek. Aslından çok uzak yeni malzemelerle binaların canına okunuyor malesef.
Elimde JetGenç ten kazandığım biletim var ve nereye gitsem karar veremedim :(
Acaba Afyonkarahisara mı gitsem? Tavsiyeniz var mı?
Eylem hanım,
eğer daha önce görmediyseniz Afyonkarahisar’a gitmenizi tavsiye ederim.
şehitoglu konagı benim de begenimi kazanmıştı internet üzerinden ama ne yaptıysak ikna edemedik nişanlı bir çift olarak kalmak için.. üzüldüm ve kırıldım dogrusu.. türkiye’nin nice yerlerinde konakladım, hiç böyle net bir redle karşılaşmamıştım.. hatta redle hiç karşılaşmamıştık en saygın yerlerde dahi.. neticede kimin ne niyetle nereye gittiği azcık belli olur konuşmalarından falan.. bunu anlamamaları üzücü.. o kırgınlıkla iç dökmüş oluyorum sitenize de kusura bakmayın :)