Moğolistan gidince başka, gitmeden önce bir başka görünen ülke. Gitmeden önce bozkırlarla kaplı, uzun tozlu yollar göreceğimi düşünmüştüm. Ancak öyle farklı şeyler gördüm ki; şaşkınlığım bitmeden bir başka olayla karşılaştım. Bizim için en anlamlı gezilerden biri oldu. Türklerin ilk çıkış noktasına ulaşmış olmak heyecan vericiydi. Göçebe yaşayan atalarımız bu topraklardan gelmişler; ancak geride hala göçebe yaşayan büyük bir kitle var. Bu nedenle Ulan Batur bir kısmı göçer olan başkent sanırım doğru bir tasvir.
Başkent sokaklarında gezmeye başladığımızda bazı evlerin büyük bahçelerin içlerinde olduğunu, hatta o bahçelerin içlerine ger adı verilen çadırların kurulduğunu gördük. İnsanlar alışkanlıklarından çok kolay vazgeçmiyorlar. Göçebelikten yerleşik hayata geçmiş bile olsalar da ger çadırlarda evlerinin bahçesinde yaşamaya devam ediyorlar. Serinlemek istediklerinde ger çadırının üzerinde bulunan yuvarlak kısmı açıyorlar ve çadırın alt kısmını da biraz aralıyorlar böyle içeride bir hava akımı oluyor ve serin kalıyor.
Ulan Batur’da gezerken bizi ilk şaşırtan olay bir Atatürk heykeli ve aynı adlı bir lise görmemiz oldu. Okulun bulunduğu caddenin adı da Ankara Caddesi. Bunu görmek her zaman olduğu gibi bizi gururlandırıyor. Şehre adını veren kişi ise Sukhbaatar. 1921 yılında Moğolistan’da bir devrim olur ve bu devrime öncülük eden kişi Sukhbaatar isimli bir komutan olmuştur. Bu devrim sonrasında şehrin adı “Kızıl Bahadır” anlamına gelen Ulan Batur adını alır. Bugün ne yazık ki başkent çok iyi bir kentsel görünüme sahip değil. İçinde olduğunuzda bir an önce çıkıp doğaya kaçmak hissi veriyor. Yine de şöyle bir geziyoruz. Cengiz Han Meydanı veya Sukhbaatar Meydanı diye anılan bu meydan bize ilginç geliyor.
Her şey Cengiz Han meydanında olup bitiyor gibi. Evlenenler meydana geliyor, lise buluşmaları burada oluyor, insanlar topluca bir yerden çıkıp Cengiz Han’ın çok büyük bir heykelinin de bulunduğu bu meydana gelip fotoğraf çektiriyorlar. Meydanın bir yanında parlemento binası, bir yanında tiyatro, ortasında heykeller yer alıyor. Kenarlarda ise metal ve cam karışımı gökdelenler 2008 yılından itibaren yükselmeye başlamışlar bile. Buralara bankalar finans merkezleri yerleşmiş. Cengiz Han meydanının hemen yanı başında Ulusal Tarih Müzesi de yer alıyor.
Bu müze benim için gördüğüm en etkileyici müzelerden biriydi. Biraz bizden parçalar görmek belki etkiledi. En başa dönüyor insan Türklerin şaman olduğu günlerden bahsediliyor. Müzede şaman kıyafetleri sergileniyor. Burada önce kıyafetleri ve heykelleri görüyoruz ancak bir kaç gün içinde gerçek bir şaman ile tanışacağız ve gerçek bir şaman ayinine katılacağız. Müzeyi gezmek yaklaşık 1-2 saat kadar sürebilir. Bu müzede Türkün adının ilk geçtiği Bilge Kağan ve Kül Tiğin yazıtlarından bir parçanın replikası yer alıyor. Daha sonraki günlerde gittiğimiz Karakurum’da yer alan Orhon Müzesinde gerçeklerini göreceğiz. Elbette bunları yakından görmek hatta dokunmak çok heyecan vereci. Bu nedenle müze seven biri değilseniz bile bu müzeyi gezmenizi tavsiye ederim.
Şehre yakın bir budist tapınak kompleksi olan Gandan Manastırını sabah erken saatlerde ziyaret ederseniz, budist keşişleri ayin yaparken görüntüleyebilirsiniz. Manastırı bir baştan bir başa gezmek ve fotoğraf çekmek uzun bir zaman alabilir. Manastırın etrafındaki eski yerleşim yerine de bir göz atmanızda fayda var. Orada bahçe içindeki evlerinin bir kenarına ger çadırı kurup yaşadıklarını gördük.
Şehrin bir kenarında kara market dedikleri horozdan, iğneye bir çok şeyin satıldığı bir pazar yeri var. Çok büyük bir market alanı, kamyonlar, arabalar bir arada. Bir yerde dükkanlar, bir yerde seyyar satıcılar, bir tarafta gıda ürünleri satanlar, giyecek satanlar. Ne ararsanız bulabileceğiniz ilginç bir pazar yeri. Bir kısmında da canlı hayvan satılıyor. Bizim gitmek istediğimiz gün hava yağmurlu olduğu için içine giremedik. Yağmurda da pazarın kurulu olduğu alan hayli çamurlu oluyor. Ancak dışarıdan geçerken görünce nasıl bir karmaşa olduğu anlaşılıyor. Pazarda yankesicilere dikkat etmeniz gerekiyor. Ayrıca bu pazar yeri nedeniyle şehrin trafiği de altüst olmuş durumda.
Ulan Batur şehir merkezine yaklaşık 50 km mesafede Atı ile heykeli yapılmış olan büyük bir Cengiz Han anıtı var. Heykel Cengiz Han’ın doğduğu bölgeye dikilmiş. 40 metre yüksekliğinde bir heykel. Asansör ile atın kafa kısmına çıkıp dolaşabiliyorsunuz ve Cengiz Han ile fotoğraf çektirebiliyorsunuz. Kuş bakışı bir manzaraya sahip ama manzarada sonsuza uzanan yeşil alanlar var. Bu heykelin alt kısmında küçük bir müze ve hediyelik eşya dükkanları var.
Ayrıca bugüne kadar yapılmış en büyük Moğol çizmesi de burada sergileniyor.
Belki görmek isteyeceğiniz bir başka mekanda Zaisan Anıtı olabilir. Bu anıt Moğol ve Rus dostluğu simgelemek için yapılmış. Yuvarlak bir anıt etrafında çeşitli çizimler yer alıyor. Görmenizi tavsiye edeceğim bir başka etkinlik Moğolistan Ulusal Şarkı ve Dans Topluluğu (Tumen Ekh) gösterileri. Bu gösteri yaklaşık bir saat sürüyor ve Moğolistan’a ait her tür müzik aleti ile yöresel kıyafeti bir arada görebiliyorsunuz. Küçük samimi bir ortamda gösteriler sergileniyor. 2018 yılındaki fiyatı kişi başı 50 TL idi. Gösteriler Mayıs ayı ile Kasım ayları arasında her gün saat 18:00’de başlıyor.
Akşamları dışarı çıkıp gezmek isterseniz güvenli bir şehir. Elbette arada hırsızlıklar oluyor, dikkatli olmanızda fayda var. Ulan Batur’da gece bir çok eğlence mekanı ve batı usülü yemek ve kafe isterseniz çok rahatlıkla bulabilirsiniz. Şehirde yine de çok fazla vakit harcamadan gerçek Moğolistan’a yani doğaya gitmenizi öneririm. Moğolistan hakkında yazmaya devam edeceğiz…
güzel bir yazı tarih açısından tesekkürler
Salih bey yorumunuz için teşekkürler