Çankırı

Ülkemizde bugüne kadar hak ettiği değeri alamamış Çankırı. Kendi gözlerimle gördüğümde bunu çok iyi anladım. Öncelikle halkının çok güleryüzlü olduğunu belirtmem gerek. Tarihine sahip çıkmaya ve korumaya başlamış bir il. İşe öncelikle eski ve çok estetik mimariye sahip evlerini restore etmekle başlamışlar. Sonuç olarak ortaya oldukça güzel mahalleler çıkmış. Bu mahallelerin sokaklarında geçmişe yolculuk yapmak bir kaç saat sürüyor. Kapı önlerinde konuşan komşular, sokak satıcıları , cıvıl cıvıl sokakları ile Çankırı tam bir Anadolu kenti özelliği taşıyor.

Bu evler içinde önemli bir yere sahip olan hiç şüphesiz Yaran Evi. Burası da restore edilen yapılar arasında yer alıyor. Günümüzde içinde nostaljik eşyaların bulunduğu yapının geçmişdeki işlevi ise bir sohbet ortamı sağlıyor olması. Bu odalarda bir araya gelen yarenler birbirleri ile sohbet ederlermiş. Ancak bu sohbetlerde hep doğru ve dürüst insan olmak üzerine konuşulurmuş ve yeni nesile sözünün , özünün bir olması ve kalbinin açık olması gerektiği anlatılırmış. Hatta Çankırı’da Buğday Medresesi önündeki duvarda şu cümle yer alıyor “Oğlan babadan öğrenir sohbet gezmeyi , kız anadan öğrenir sofra düzmeyi” Yaran odalarına babaları ile birlikte gelen çocuklar vakti zamanında bu sohbetlerden neredeyse eğitim alırlarmış.

Yaran evini biraz geçince yine restore edilmiş olan çamaşırhaneye ulaşacaksınız. Orjinalinde üzeri açık olan yapının üzeri bugün kapatılmış. Abdülhamit döneminden kalan bu yapıda bizi belediye başkanı karşıladı ve bilgi verdi. Yapı bugün kültür işlerine ev sahipliği yapıyormuş. Çeşitli toplantılar ve sergiler açılıyormuş.

Çamaşırhane ziyaretinden sonra yine yürüme mesafesinde olan Buğday Pazarı Medresesi ve Buğday Pazarı Camii’ne gidebilirsiniz. 17. yüzyıldan bugüne kadar ayakta kalmış olan medrese bugün hem soluklanıp bir şeyler yiyebileceğiniz bir mekan hem de çeşitli kurslar veriliyor. Hat sanatı, müzik dersleri bunlardan bazıları. Burada oluşturulmuş bir de tuz odası var. Ayrıca satın alabileceğiniz bir sürü tuzdan yapılmış malzeme hatta tuz sabunu bile var. Evet yanlış duymadınız tuz sabunu özellikle ter kokularına çok iyi geliyormuş. Hani tuzla da kokmasın derler, işte tuz sabunu vücudu tuzluyor ve ter kokuları gidiyor.

Çankırı’da tuzdan bahsetmişken burada Hititlerden kalma oldukça büyük bir tuz madeni yer alıyor. Maden Çankırı’ya yaklaşık 20 km. Yolu bir yere kadar asfalt sonrasında toprak yola dönüşüyor. Madende oldukça büyük dehlizler mevcut, bunların 16 km’ye kadar uzayıp gittiği söyleniyor.

İçeriye girdiğimizde kocaman kamyonların burada yol aldığını gördük. Tuz madeni henüz ziyaretlere açık değil özel izinle giriliyor. Ancak turizme açma planları var. İçinde bir kaç heykelden oluşan küçük bir sergi ve daha önce tuz çıkarılırken araç olarak kullanılmış bir eşeğin mumyası yer alıyor. Eşek bu mağaranın içinde bulunduğunda hiç bozulmadığı görülmüş. Müzeye götürülmüş ancak orada bozulmaya başladığı fark edilince tekrar mağarasına geri dönmüş. Şimdi bir tavşan ile birlikte iki farklı cam fanus içinde sergileniyorlar.

Bu mağara astım hastalarına oldukça iyi geliyormuş. İlerleyen yıllarda burada bir tuz odası kurulması planlanıyormuş. Bu odanın küçük bir örneği Buğday Medresesinde kurulmuş ve sergileniyor. Medresede tuz sabunu satılırken burada da madenden tuz kütlesi alabilirsiniz. Ancak kütleler bir hayli büyük ve ağırlar.

Çankırı’ya sabah çok erken saatte geldik ve kahvaltı etmek için Farika’ya gittik. Çankırı’da tavsiye edeceğim tek adres diyebilirim. Müthiş güzel bir atmosferi, oldukça keyifli yemek sunumları var. Ancak servisleri biraz yavaş fiyatları da sanırım Çankırı’ya göre biraz yüksek. Ancak yiyeceğiniz herşey oldukça lezzetli ve ödediğiniz meblağa değer. Daha uygun fiyatlı bir yer ararsanız Buğday Medresesini tercih edebilirsiniz. Burası da oldukça güzel ve temiz bir ortam.