Makedonya’da herhalde en çok adını duyduğumuz ve bildiğimiz şehir Bitola. Ancak bizler bu şehri Bitola adından çok Manastır adı ile biliyoruz. Mustafa Kemal Atatürk’ün idadi (lise) eğitimini aldığı okul bu şehirde bulunuyor. Hani hep küçüklüğümüzden bu yana derslerde duyduk ya Atatürk lise eğitimini “Manastır Askeri İdadisinde” tamamlamıştır diye. İşte o lise bu şehirden adını alıyor. Belki bu yüzden belki görüntüsünün zaten sıcak olmasından, Manastır şehrini görür görmez şehre içim ısındı.
Manastır sevimli olduğu kadar da küçük bir şehir, şöyle bir dolaşmanız sadece 1-2 saatinizi alıyor. İlk önce ziyaret etmek isteyeceğiniz yer Manastır İdadisi olacaktır elbette. Bugün burası müze olarak korunuyor. İçinde Atatürk’e ait az sayıda eşyayı da barındırıyor; ancak giriş kapısında tarihini anlatan bir tablonun üzerinde Atatürk’ün fotoğrafını görünce insan kendini bir başka hissediyor. Topraklarımızdan olan uzaklığını düşününce eskiden ne kadar güçlü bir devlet olduğumuz bir kere daha hatırıma geliyor. Ancak bugün Manastır’da yaşayan Türk sayısı %2’nin altına düşmüş durumda. Şehirdeki azınlığa rağmen hala cami ve kiliseleri karşılıklı görmek mümkün. Bu camilerden bir tanesi Mimar Sinan tarafından projelendirilen Haydar Kadı Cami. Bundan başka Osmanlı eserleri görmek isterseniz Yeni Cami ve İshak Bey Cami’de görebileceğiniz eserler arasında.
En başta çok güzel bir eski çarşısının olduğunu söylemem gerek. Bitola’nın 1382 ile 1912 yıllarında yani tam 530 yıl Osmanlı’nın egemenliğinde kalmış olmasının etkileri çarşıda hemen kendini gösteriyor. Bedestende Osmanlıdan kalma 86 adet dükkan bulunuyor. Dükkanların büyük çoğunluğu hala Osmanlı dönemi mimari özelliklerini koruyor, büyük demir kepenkleri ve eski işlemeleri duruyor. Yıkık bir minaresi de olsa bir cami çarşının orta yerinde duruyor. Küçük dar sokaklar ve bu zamanın gerisinde bir yerde kalmış eski dükkanlar arasında gezerken buralarda kimlerin yaşadığını düşünüyorum. Dükkanlardaki esnafın her birinin başka bir hikayesi var. Küçük bir berber dükkanına giriyoruz. Gözümüze duvardaki Tito fotoğrafı ilişiyor anlaşamasak ta soruyoruz hemen. Yaşlı berberin gözleri doluyor Tito zamanında her şeyin çok daha iyi olduğunu anlatmaya çalışıyor bize.
Esnafın bir kısmı oldukça güler yüzlü yaklaşırken bir kısmı biraz soğuk duruyor. Kimbilir belkide 530 yıl onlara hüküm etmiş bir ülkeden geldiğimiz için biraz soğuk yaklaşıyorlardır. Bir hediyelik eşya dükkanında ingilizce bilen bir satıcıya rastlıyoruz. Sohbet sırasında daha önce sık sık Türkiye’ye alışverişe geldiğini öğreniyoruz. Ancak şimdi satılan hediyelik eşyalar Çin’den geliyormuş. Türkiye artık onlar için çok pahalı bir yer olmuş. Buradaki dükkanların bir çoğunun ticaretini geçmişde ülkemizle yaptığını öğreniyoruz. Şöyle bir etrafımıza bakınıyoruz ve pek de alacak bir şey bulamıyoruz. Neredeyse her şey bizim Mahmutpaşa’daki gibi, satılanların bir çoğu çok basit ve kalitesiz duruyor, cazip gelen pek bir şey yok yani. Yeni Bitola yerleşim yerindeki gösteriş bu eski çarşıda yok. Ancak fotoğraflanacak bir sürü malzemele var, bu işi bitirdikden sonra kafelerde oturup günün yorgunluğunu atabilirsiniz.
Bunun için de size İkinci Philip Meydanına çıkmanızı öneririm. Buradan da en meşhur sokak olan Shirok Sokak’a ulaşıp, kafe seçeneklerini değerlendirebilirsiniz. Bu sokak üzerindeki binalar tarihi; ancak burası eski çarşı ile kıyaslanınca şehrin yeni yüzü. Eski binaların içlerinde markalı dükkanlar veya kafeteryalar yerlerini almışlar bile. Gösterişli görüntüye göre fiyatlar oldukça makul; ancak Ohrid kadar ucuz olmadığını belirtmeliyim. Cadde oldukça uzun, yürürseniz araç trafiğini geçip caddeyi aşağıya kadar bitirdiğinizde bir çok insanın bir araya toplandığı şehir parkına ulaşıyorsunuz. Parkın önünden Dragor Nehri akıp gittiği için insanlar su kenarına gelerek rahatlıyorlar. Parka gelen yol boyunca oldukça güzel yapılar ve kafeteryaların arasından geçeceksiniz. Yaz aylarında Manastır’a giderseniz bir çok müzik festivalinden birine denk gelmeniz kuvvetli ihtimal. Neredeyse bütün yaz ard arda müzik festivalleri düzenleniyor, hayatın rutininden kopup caddelerde müzik dinlemek hoş oluyor.
Tarihe merakınız varsa Bitola’daki Antik Roma Dönemimden kalma Heraklea şehrini ziyaret edebilirsiniz. Şehir merkezine olan uzaklığı 3 km’den daha az, yürüyerek veya taksi ile görüp gelebileceğiniz bir mesafede. Heraklea’nın en ünlü yanı mozaikleri. Bir çoğu harap olmuşsa da kalanlar gidenlerin ne kadar güzel olduğunu anlamaya yetiyor. Şehrin tiyatrosu ve bir kaç sütün hala ayakta kalmayı başarmış. Bitola’da görülmesi gereken bir de saat kulesi var zaten. 30 metre yüksekliğinde olduğu için görmekte zorlanmayacağınız bir yapı. 16. yüzyılda yapıldığı rivayet ediliyor. Üzerindeki saat II. Dünya Savaşı sıransında Almanlar tarafından değiştirilerek yerine yenisi konmuş. Bir sokak başında belki sadece biz Türklerin ilgisini çekecek bir ev görüyoruz. Söylenene göre bu evde Atatürk’ün ilk aşkı Eleni Karinte yaşamış.
Bitola şehrine yakın bir de meşhur bir köy var. Bu köy Pürsıçan veya diğer adı ile Makovo Köyü. Burası Elveda Rumeli filminde film seti olarak kullanılmış. Ancak bugün tam bir hayalet köy. Köye girip baştan sona dolaşmış olmamıza rağmen gördüğümüz insan sayısı 10’u bulmadı. Köy oldukça güzel ve fotoğrafik. Evlerin stili, yeşillikler ve son olarak da çiçekler platoyu tamamlıyor. Platoda her şey çok güzel de insan burada yaşayan birilerini görmek istiyor. Yolumuza 3 yaşlı kadın ve bir evde bir çiftçi ile karısı ve bir komşularından başka kimse çıkmıyor. Yine de buraya gelip dolaşmış olmak çok güzel, çünkü değişik bir atmosferi var. Tabi bunu yaşamak için baharda güneşli bir günde buraya gitmeniz en doğrusu diye düşünüyorum. Bizim gibi fotoğraf merakı olmayan normal bir turiste burası pek cazip gelmeyebilir.
Manastırı kendi gözümle gördüğüm kadarı ile anlattım. Görmediğim gidemediğim başka yerleri varsa onlarıda siz keşfedersiniz belki. Konaklama seçenekleri bol ve fiyatlar uygun, biz meşhur caddenin tam orta yerinde 4 yıldızlı Millenium Otel‘de kaldık. Yine bir başka seçenek Otel Epinal oldukça merkezi bir yerde ve fiyatı gecelik 20 Euro. Ya da daha ucuz bir seçenek isterseniz Shirok Sokak’a 5 d.k yürüme mesafesinde Chola Misafir Evinde kalabilirsiniz. İki kişilik oda fiyatı 25 Eruo, temizlik konusunda da endişe etmeyin temiz bir yer. Chola’yı Maplandia sayfasında bulabilirsiniz.
Merhaba benim ailem manastırın tırnovse köyünden yanlız araştırmalarımda bu köyü bulamıyorum şu anki ismi farklı olabilirmi acaba bilgilendirirseniz sevinirim
Merhaba Halil bey, ne yazık ki bizimde bu konuda bir bilgimiz yok.
Sinan kuleli isimli okuyucuya merağı gitsin diye yazma ihtiyacı duydum ben geçen hafta oradaydım vede sık sık gittiğim şehir bitola cincapol köyü hala aynı isimle duruyor ve çok insanın yaşadığı köy çok kişi amerika ve avustralyaya göç etmiş.
Elinize sağlık,çok güzel anlatmışsiniz, babamın babası 1896 manastır doğumlu , çifte vatandaşl olabileceğimiz bilgisi aldik hayırlısı olur inşallah
Serdar Bey,
teşekkürler.
dedelerm selanik şehrinin serfiçe samcağıhebilli köyünden gelmişler bu köyü adını yerini bir türlü bulamadım yardımcı olurmusunz
Cavit Bey bizim de bildiğimiz bir konu değil; fakat Lozan mübadillerinin kurduğu bazı dernekler var sanırım onlar sizin istediğiniz bilgilere ulaşabilirler.
Uştice ve Selve köyü hakkında bilginiz varmı,nerededir,nereye bağlıdır,yeni adı nedir. teşekkürler
Maalesef bilgim yok.
fuat bey mailinizi iletir misiniz,makedonyaya geldiğimizde rehbere ihtiyacımız olur..(farukreca@gmail.com)..teşekkürler..
manastır yazısı için teşekkürler..benim dedem de kozaniden mübadeleyle gelmişler,kozani onların zamanında manastıra bağlıymış,şimdi Selanik’e bağlı.oraların hatıralarıyla büyüdük,hele ki manastırı çok seviyorum
Selam Ben Tur Rehberi Fuat Şefki Ohride Yasiyorum. Ohri , Manastir, Kalkandelen , Uskup te Tur Rehberligi Yapiyorum.
Fuat Bey Merhaba
manastırda Cincapol köyü varmış
yeni ismini biliyormusunuz
saygılarımla
sizinde anlatığınız gibi gerçekten gezip görülcek yer benim babamın memleketi . resimlere bakınca hüzünleniyorum, hiç gitmedim,bitolaya. inşallah kısmet olur
Makedonya’daki 3 guzel gezilecek sehri (Uskup, Manastir, Ohrid) de oldukca detayli yazmissiniz, cok tesekkur ederiz Zehra Hanim. Baska gezilecek yerleri de var midir acaba?
Mithat bey,
bu şehri yazarkenyakınlarındaki yerleşimlerden de bahsettim zaten yazdığım görmeniz bir kaç gününüzü alacak. Mutlaka başka yerleride vardır ancak ben gördüğüm yerleri yazdım.
13 ekimde üsküp’e gideceğiz.yazılarınızdan güzel şeyler öğreniyoruz.elinize sağlık zehra hanım.